ABD Siyasal Sisteminde Yahudi Lobisi'nin Gücü
Connect with us

ABD

ABD Siyasal Sisteminde Yahudi Lobisi’nin Gücü

Yayınlandı

on

6 Kasım 2012 tarihinde yapılan Amerika Birleşik Devletleri başkanlık seçimleri öncesinde Demokrat Başkan Barack Obama ile Cumhuriyetçi rakibi Mitt Romney’in tek ortak söylemi “Orta Doğu’daki İsrail’in çıkarlarını korumak” oldu. Her iki başkan adayı da daha önceki başkanlık seçimlerinde olduğu gibi İsrail’e tam destek sözü verdi. İşte bunun arkasında yahudi lobisi nin gücü vardı.

Demokrat Başkan Barack Obama’yı Beyaz Saray’a taşıyan 2008 seçimleri öncesinde de ister Demokrat olsun ister Cumhuriyetçi tüm adaylar İsrail’e sıcak mesajlar göndermeyi ihmal etmedi.  Peki, ABD Başkanlık koltuğuna oturmak isteyen herkes neden İsrail’e bu kadar sıcak mesajlar gönderiyor? Bu soruyu Yahudi Lobisinden birisine sorarsanız, muhtemelen bunun ahlaki bir tercih olduğu cevabını alırsınız. Ancak son yıllarda Yahudi Lobisinin ABD dış politikasına olumsuz etkileri olduğunu savunan ve bu nedenle Yahudi Lobisinin hedef tahtasına oturtulan Amerikalı akademisyenler Prof. Dr. John J. Mearsheimer, Prof. Dr. Stephen M. Walt farklı düşünüyor: “İsrail’in kendi vatandaşları sık sık ülkelerinin mevcut politikalarından şikâyetçi olabilirken Amerika’da başkan adaylarından nasıl geçer not alabiliyorlar?” diyen iki yazar bunun cevabını şu şekilde veriyor: “Gerek Demokratlar ve gerekse Cumhuriyetçiler lobinin tokadından korkmakta ve İsrail’in politikalarını eleştiren bir politikacının başkan olma şansı olmadığını çok iyi bilmektedirler.[2]

Amerikalı politikacıların, Yahudi Lobisi ile sıcak ilişkiler kurmak istemelerine şaşmamak gerekiyor. Önceki bölümlerde değerlendirildiği gibi Amerika Birleşik Devletleri yönetim erkinin parçalandığı, siyaset yaşamının baskı gruplarına oldukça fazla imkânlar sağladığı bir ülke. Amerika Birleşik Devletleri’nde seçim kampanyaları ise oldukça büyük bütçeler gerektiriyor ve bütçe cömert bağışçılar tarafından oluşturuluyor. Bu noktada cömertlik söz konusu olunca da en önde gelen kesim Yahudiler oluyor.

Sadece 1989-1990 döneminde Yahudi lobisi tarafından oluşturulan PAC’lar tarafından senato üyelerine 4.7 milyon dolar, Temsilciler Meclisi üyelerine ise, 2.9 milyon dolar bağış yapıldığı biliniyor.[3] Her geçen yıl bu miktarın arttığı düşünülecek olursa Yahudi Lobisi’nin bugün Amerika Birleşik Devletleri’ndeki gücü çok daha iyi anlaşılabiliyor.

Yahudi Lobisi Genellikle Demokratları Destekliyor

Amerika Birleşik Devletleri’nin önde gelen gazetelerinden Washington Post’a bakılacak olursa, sadece demokrat başkanların özel kaynaklardan aldıkları bağışların %60’ı Yahudilerden geliyor.[4] Diğer kaynaklarda da bu oran en az %20 olarak görülüyor.

Yahudi Lobisinin seçimlerde kampanyalara verdikleri cömert bağışlar öylesine etkili ki, “Başkan danışmanı ve Beyaz Saray eski müsteşarı Hamilton Jordan, Başkan Jimmy Carter’a gönderdiği gizli bir notta ‘Bu ülkede ne zaman büyük bir siyasi yardım kampanyası varsa, ardında Yahudileri görürsünüz’ demiştir.”[5]

Yahudi Lobisi politik hayatta sadece bonkör bağışlar yapmakla da kalmıyor, bir fiil politikaya girerek faaliyetlerde bulunuyor. Öyle ki her geçen dönem Senato ve Temsilciler Meclisi’ndeki Yahudi kökenli üyelerin sayısı artıyor. 104. Kongre döneminde 34 Yahudi, Kongre üyeliğine seçilmiştir. Bu sayı her yeni dönemde biraz daha artmaktadır. Öyle ki 110. Kongre’de bu sayı 44’e ulaşmıştır.”[6]

Yahudi lobisi Demokrat Parti ile Cumhuriyetçi Parti arasında net bir ayrım gözetmese de Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşayan Yahudiler tercihlerini, genellikle, Demokratlardan yana yapıyor. 2003 anket sonuçlarına göre bu ülkede yaşayan Yahudilerinin %73’ünün kendilerini Demokrat Parti gibi liberal ve %23’ünün ise Cumhuriyetçiler gibi muhafazakar olarak tanımladıkları belirlenmiştir.[7]

Yahudi lobisinin Senato ve Temsilciler Meclisi’ndeki siyasilere yönelik bonkör bağışları elbette karşılıksız kalmamaktadır. Gizli resmi evrakları İsrail’e aktarmakla suçlanan eski AIPAC üyesi Steven Rosen, Lobisinin Senato’daki gücünü ilginç bir şekilde anlatıyor. Rosen, ne kadar güçlü olduklarını New Yorker dergisinden Jefferey Goldberg’e anlatırken, önüne bir mendil koyar ve şunu söyler: “Yirmi dört saat içinde, bu mendilin üzerine yetmiş senatörün imzasını toplayabiliriz.[8]

Lobinin Demokratik ve Cumhuriyetçi bütün yönetimler üzerinde ciddi bir nüfuza sahip olduğunu savunan Prof. Dr. John J. Mearsheimer ile Prof. Dr. Stephen M. Walt Yahudi örgütlerin Kongre’deki gücünün çok daha büyük olduğunu söylüyor ve ekliyorlar: “Bu nedenle Usame bin Ladin 11 Eylül 2001’de Amerikan Kongre binasına saldırıda bulunmayı planlamıştı. Bunun nedeni onun Kongre’yi ABD’nin İsrail’e verdiği desteğin arkasında görmesiydi.[9]

Yahudi lobisinin Kongre üzerindeki etkisini ortaya koyan çarpıcı bir olay ise 1982 yılının Aralık ayında yaşanıyor. İsrail’in komşu bir ülkeyi işgal etmesi üzerinde tüm dünya bu ülkeye yönelik tepki mesajları verirken Kongre, dönemin Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Reafan’ın ve henüz göreve başlayan Dışişleri Bakanı George S. Shultz’un güçlü muhalefetine rağmen İsrail’e ek askeri yardım olarak 250 milyon dolar yardım yapılmasını kararlaştırıyor. Henüz göreve gelen Shultz, Kongre’nin kararını duyduğunu hissettiklerini yıllar sonra yazdığı anılarında şu şekilde ifade etti: “Bu ilave Başkan Reagan ve benim desteğim olmaksızın Kongre tarafından onaylandı. Çok şaşırmış ve hayal kırıklığına uğramıştım. Bu bana İsrail’in kendi Kongre’miz üzerindeki ağırlığını çok canlı bir şekilde gösteriyordu. Orta Doğu’da ilerleme sağlama çabalarım konusunda kongrenin desteğini almak istiyorsam ve Kongre’nin İsrail’le alakalı kararlarıyla ilgili tavır belirlerken çok dikkatli olmak zorunda olduğumu anladım.[10]

Yahudi Lobisine Yönelik Tepki De Var

Temsilciler Meclisi üyeleri ile Senatörlerin kararlarında Yahudi lobisinin bonkör bağış ve desteklerinin etkisi olduğu kadar bir bakıma korkuları da etkili olmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri eski başkanlarından Jimmy Carter’ın Filistinlilere yönelik açıklamaları sonrasında hedef tahtasına oturulması ve Yahudi lobisi tarafından yapılan yıpratma kampanyaları Carter’a göre oldukça savunmasız bir mevkide olan senatör ve Temsilciler Meclisi üyelerini, doğal olarak, korkutmaktadır. Ünlü tarihçi Tony Judt’a ve İsrail’in Filistinlilere yönelik politikalarını eleştiren diğer pek isme karşı başlatılan linç kampanyalarını da bu noktada paylaşmakta yarar var.

Lobinin böylesine ödüllendirme ve cezalandırma yöntemleri olması, elbette, Amerikan halkı ve akademisyenler nezdinde çeşitli kaygılara neden olmakta. Gerçekten de Amerika Birleşik Devletleri’nde Başkan ve Kongre politikada karar alma sürecine ilişkin olarak lobilerin çok yönlü baskısı altında bulunuyor. Öyle ki bu baskılar zaman zaman Başkan ve Kongre’nin kararlarını demokratik bir serbestlik içinde verip vermediklerinin sorgulanmasına yol açmaktadır.[11]

 

 


[1] John J. Mearsheimer ve Stephen M. Walt, İsrail Lobisi ve Amerikan Dış Politikası, İstanbul: Küre Yayın Evi, 2009, (Tercüme: Hasan Balaban), Sayfa 4

[2] Tayyar Arı, Amerika’da Siyasal Yapı, Lobiler ve Dıs Politika, Bursa: MKM Yayınları, 4. Baskı, 2009, A.g.e., Sayfa 264

[3] MEARSHEIMER, A.g.e.’den Thomas B. Edsall ve Alan Cooperman, “GOP Uses Remarks to Court Jews”, Washington Post, 13 Mart 2003

[4] MEARSHEIMER, A.g.e.’den Hamilton Jordan, Gizli Dosya, Kutu 34, Dosya “Forgein Policy/ Domestic Politics Memı, HJ Memı, 6/77”, Atlanta, Caret Kütüphanesi, gizliliğin kaldırılması: 12 Haziran 1990

[5] ARI, A.g.e. Sayfa 264

[6] The Future of Jewish Liberalism” Rabii Randall Falk-March 28, 2004, Vanderbilt

University,Nashvill,Tennessee, http://www.vanderbiltedu/jewishstudies/waas%20Talk.htm

[7] MEARSHEIMER, A.g.e., Sayfa 10’dan Michael Massing, “The Storm over the Israel Lobby”, New York Review of Books, 8 Haziran 2006 ve Jeffery Goldberg, “Real Insiders”, New Yorker, 4 Temmuz 2005

[8] MEARSHEIMER, A.g.e., Sayfa 10’dan “Outline of the 9/11 Plot”, Straff Statement no. 16, National Commission on Terrorist Attacks Upon the United States, 16 Haziran 2004

[9] MEARSHEIMER, A.g.e., Sayfa 53’ten George P. Shultz, Turmoil and Triumph: My Years as Secretary of State (New York: Scribner, 1993), Sayfa 112.

[10] ARI, A.g.e., Sayfa 26

1988'de Adana'da doğdu. Uludağ Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler, Anadolu Üniversitesi'nde Medya ve İletişim öğrenimi gördü. 2011'de Olay TV'de dış haber editörü olarak gazeteciliğe başladı. 2014'te Al Jazeera Turk'e katıldı. Blog, makale ve haber dallarında 6 ödülü bulunuyor. Politik Akademi'nin genel koordinatörlüğünü üstleniyor.

Devamını Oku
Reklam
2 Yorum

2 Comments

  1. Emre Uğur

    29/01/2013 at 15:41

    ABD’deki İsrail lobisinin sadece Başkan Obama üzerinde iznar oluşturduğu kanısına varamayız.İsrail lobisi AB ve diğer uluslararası örgütlerin de finansal ve siyasal bazda tekelindedir.Dünya siyasal sistemleri İsral’in fikri nazariyesi üzerinde politika yürütüyor.Arap ülkelerin birçoğu da böyledir.Peki neden?Çünkü İsrail,1950’li yıllardan günümüze,örgütsel organizasyonunu iyi yapmıştır.Uluslararası örgütlere üye değildir belki ama fikri manada öncüsü ve ağabeyidir.İsrail’in piyonu ABD’dir.Siyasal tarih gösteriyor ki İsrail,AB ve diğer ülkelerin hep arkasında bir koruma kalkanı durumundadır.Bunu artık vazıh belli ediyorlar…

  2. Kerim A

    29/01/2013 at 16:11

    Lobiler öyle güçlü bir hal almış ki ABD başkanları onları dinlemekten başka kaçışları olmadığının farkına varmışlar.ABD gibi süper güç bir ülkenin başka bir ülkenin tekeli altına girmesi dünya içinde korkutucu.

    Emre Bey şu yazıya da göz atın derim: http://www.politikakademi.org/2013/01/yahudi-lobisi-hakkinda-hemen-hersey/

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Copyright © 2022 Orbis Medya Bilgi ve İletişim Teknolojileri Ltd. Şti. Her hakkı saklıdır. Web sitemizdeki haber, makale ve içeriklerin her hakkı saklıdır. İçeriklerimizin izinsiz kullanımı halinde yasal işlem başlatılacaktır.