Prof. Dr. Tayyar Arı ile Türkiye-Fransa İlişkileri
Connect with us

Röportaj

Prof. Dr. Tayyar Arı ile Türkiye-Fransa İlişkileri

Yayınlandı

on

Türkiye’nin çabaları sonuç vermedi ve Fransız Senatosu Ermenilerin soykırım iddialarının inkârına ceza öngören yasayı kabul etti. Fransa’nın bu son hamlesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Aslında perşembenin gelişi çarşambadan belli idi. Uzun zamandır tarafların demeçlerinden tavırlar belli olmuştu. Belki bir ölçüde sosyalistlerin tavrı önemliydi, çünkü onlar Halk Hareketi Birliği Partisi’nin (UMP) bunu seçim için kullanmasından rahatsız olmuşlardı. Dolayısıyla acaba sosyalistlerin bir tavır değişikliği mümkün olabilir mi diye düşünüldü. Ancak ilerleyen günlerde Sosyalistlerin de grup kararını açıklamasıyla Türkiye’nin umutları söndü. Bu tasarının geçeceği oylama öncesinde zaten belli olmuştu.

Türkiye’nin bu aşamada nasıl bir politika izlemesini bekliyorsunuz. Öncesinde olduğu gibi büyükelçimizi çekip, 15 gün sonra geri mi göndereceğiz yoksa ciddi bir yaptırım söz konusu olabilir mi?

Büyükelçi kalıcı olarak geri çekilebilir, durum bunu gösteriyor. Şu anda teknik ayrıntılar üzerinde çalışmalar yoğun olarak sürdürülüyor. Avrupa Birliği süreci itibariyle ticari yaptırımların ve ambargoların daha zor uygulanabileceğini söyleyebiliriz. Yaptırımlar beraberinde farklı sıkıntıları da getirebilir. Bu nedenle daha çok devlet ihalelerinden dışlama söz konusu olabilir. Mesela devletin yapacağı uçak alımlarında Fransız üreticilerin dışlanması mümkün olabilir. Yaptırımların askeri ilişkilerde kendini göstereceğini söyleyebiliriz. Diplomatik ilişkilerin askıya alınmasını veya seviyesinin düşürülmesini yani Büyükelçi’nin uzunca bir süre geri çekileceğini şimdiden öngörebiliriz.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tasarının senatodan geçmesi halinde bir B planı olduğundan söz etti. Türkiye’nin B Planında neler olabilir?

Avrupa Birliği’ne Gümrük Birliği ile bağlı olduğumuz için ekonomik yaptırım olanaklarımız sınırlı. Ayrıca Dünya Ticaret Örgütü’nün de belirlemiş olduğu ilkeler var. Dolayısıyla tüm bunlar kota ve farklı tarife uygulamalarının önünü kesiyor. O nedenle Türkiye’nin ekonomik olarak yapabileceği fazla bir şey yok. Bu noktada askeri anlaşmaların gözden geçirilmesi, uygulanmasının zorlaştırılması; diplomatik ilişkilerin kesilmesi söz konusu olabilir. Ayrıca halkın Fransız mallarını boykot etmesi söz konusu olabilir, burada devletin doğrudan bir müdahalesi olmaz. Ancak bu da ne kadar etkili ve sürekli olur bunu bilemeyiz. Halkın bu tür tepkilerinin üç beş gün etkili olduğunu, sonrasında unutulup gittiğini görüyoruz. Bu konunun halkın gündeminde olup olmadığı önemli, halkın bunu o kadar da önemsediğini düşünmüyorum. Avrupa Türkiye için eski önemini, eski çekiciliğini kaybetti.

Bu tasarı Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkilerini de etkiyecek sanıyorum. Yanılıyor muyum?

Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde, bildiğiniz gibi Fransa sorunlu bir ülke. Özel olarak da Sarkozy’nin Türkiye ile problemi vardı. Bu şekilde bu katmerli bir hale geldi. Zaten 2006’da Avrupa Birliği Komisyonu, Türkiye ile ilgili 8 başlığı askıya aldı, görüşmüyor. Diğer 10 başlık da farklı nedenlerle askıya alınmış şekilde. Zaten 18 başlık problemli. 2005’ten müzakerelerin başlamasından bu yana 35 başlıktan sadece13 başlık açılabilmiş. 2010’dan bu yana ise hiçbir başlık açılmamış. Zaten bu süreç bir çıkmaza girmişti. Bu süreç bir belirsizliğe doğru gidiyor. Hiçbir entelektüel, aklı başında hiçbir insan artık Avrupa Birliği’nden bir beklenti içerisinde değil. Yani bu tasarının yasalaşmasının Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkilerinde bir etkisi yok. Ortada zaten olumlu bir şey yok ki, bu süreci bu olumsuz etkilesin.

Bu tasarının Türkiye-Ermenistan ilişkilerine yansıması nasıl olabilir? Erivan’la Ankara arasındaki ilişkilerde bir değişiklik olur mu? Erivan’ın bir talebi olabilir mi?

Hayır, hiçbir talebi olmaz. Yani, olsa ne olur? Bizler ve gelecek nesillerimiz soykırımla suçlanmayı hak etmiyoruz. Bu önemli bir şey. Bizim açımızdan bunun en önemli noktası bu. Yani bunun psikolojik bir boyutu da var. Yapmadığınız bir şeyle suçlanmak ağır. Biz bir Yahudi soykırımı gibi ya da Ermenilerin Hocalı’da yaptığı gibi bir sistematik bir eylem yapmadık. Bir halkı gaz odalarına doldurmak, fırınlarda yakmak gibi bir şeyi yapmadık. Birinci dünya savaşının koşullarında olmuş bitmiş bir şey ve sayılar da Ermenilerin abarttığı kadar değil. Mesele Türkiye’ye bir şey olup olmayacağı değil aslında. Emin olun Türkiye’ye bir şey olmaz. Hiçbir devlet Türkiye’ye karşı bu cesareti gösteremez, Türkiye o eşiği geçti zaten. Türkiye 60’lı 70’li yıllarda hatta 90’lı yıllardaki gibi bu coğrafyada yapayalnız bir ülke değil.

Tasarının yasalaşmış olması Avrupa Birliği’nin diğer üyeleri için bir emsal olabilir mi?

Emsal olsa da bir şey ifade etmez. İstiyorsa tüm Avrupa parlamentoları buna benzer bir tasarıyı geçirsinler, emin olun çok da umursanacak bir şey değil ancak bunu yapacaklarını zannetmiyorum. Bunun diğer ülkeler için emsal olacağını sanmıyorum, böyle bir şey olmayacaktır.

Yasalaşan bu tasarıya ilişkin merak edilen önemli bir konu da Türkiye’den bir yetkilinin, örneğin Başbakanın Fransa’da Ermenilerin soykırım iddialarını inkar etmesi halinde neler yaşanabileceği? Bu durumda ne olabilir?

N’olcak, en kötü ihtimalle 45 bin Euro’yu öder ve yoluna bakarlar. Aslında bu da olmaz, bu yasa açıklandığı kadarıyla daha çok Fransız vatandaşlarına yönelik, yabancılar için bağlayıcı olacağı sanılmıyor. Bu noktada, buradan Fransa’ya gidip soykırımı inkar etseniz sizi hapse atacaklar ya da 45 bin Euro’yla cezalandıracakları olanaklı değil. Ancak aksi de bir algı var Türkiye’de. Fransız mahkemelerinin bu yasayı nasıl uygulayacağını bilmiyoruz henüz.

“Düşünce özgürlüğü” konusunda oldukça gelişmiş bir ülke olarak kabul edilen Fransa’nın bu tasarıyı Senato’dan geçirmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Yasa, düşünce özgürlüğüne bir engel oluşturmayacak mı?

Düşünce özgürlüğü olarak bakacak olursak bu yasanın kabul edilebilmesi son derece güç. Ben hâlâ Fransa’nın bunu nasıl yaptığına inanamıyorum. Fransız Devrimi ve düşünce özgürlüğü konusunda Avrupa’da öncü olan bir ülkenin içine düştüğü bu durumun oldukça dramatik olduğunu düşünüyorum. Ne yazık ki Fransa artık bu küçük hesaplarla bir yere varmaya çalışıyor. Bu Fransız demokrasisinin ciddi bir kriz içerisinde olduğunu da gösteriyor. Aslında bu kriz Avrupa’nın genelinde de kendisini gösteriyor. Avrupa ciddi bir ekonomik ve siyasi kriz içerisinde. Kıtada yaşanan bu ekonomik kriz siyasileri radikal kararlar almaya, radikal politikalar izlemeye itiyor.

Yani gündem mi değiştirmek istiyorlar?

Evet, şartlar liderleri gündemi değiştirip ayakta kalmaya zorluyor. Dışa kapanan, içe dönük milliyetçi politikalar bu nedenle gelişiyor. Mesela Almanya’da yeni Nazilerin neler yaptıklarını, Fransızların Çingenelere neler yaptıklarını biliyorsunuz. Tüm Avrupa’da bir kriz olduğu gözleniyor ama bu Fransa ve Almanya’da daha belirgin bir şekilde yaşanıyor. Bu da bize Türkiye demokrasisi olarak Avrupa’nın bir örnek olmaktan çıktığını gösteriyor.

Okan Yüksel

Politik Akademi Genel Koordinatörü, Uluslararası İlişkiler Uzmanı, Gazeteci

Yazarın tüm yazıları için tıklayın. Yazara E-Posta atmak için tıklayın.

Elif Akın

Politik Akademi Yayın Yönetmeni, Uluslararası İlişkiler Uzmanı

Yazarın tüm yazıları için tıklayın. / Yazara E-Posta atmak için tıklayın.

1988'de Mersin'de doğdu. Uludağ Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler, Anadolu Üniversitesi'nde Medya ve İletişim öğrenimi gördü. 2012 yılında Bursa Olay TV'de dış haber editörü, haber spikeri olarak gazeteciliğe başladı. Politik Akademi'nin koordinatörlüğünü üstleniyor.

Devamını Oku
Reklam
1 Yorum

1 Yorum

  1. Ali Efe

    06/05/2012 at 21:10

    Gerçekten güzel bir anlatım olmuş.
    Tebrikler.

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Copyright © 2022 Orbis Medya Bilgi ve İletişim Teknolojileri Ltd. Şti. Her hakkı saklıdır. Web sitemizdeki haber, makale ve içeriklerin her hakkı saklıdır. İçeriklerimizin izinsiz kullanımı halinde yasal işlem başlatılacaktır.