Üniversitede her geçen dönem mesleki ders yoğunluğumuz daha da artıyor. Mesleki derslerle birlikte dünyada olagelen politik olayları değerlendirmeye ve yorumlamaya çalışıyoruz.
Geçen dönem, Prof. Dr. Tayyar Arı‘nın verdiği “Uluslararası İlişkiler Teorileri II” dersinde de sık sık dış politikaya dair değerlendirmeler ve yorumlar yaptık. Tayyar Hoca, Türkiye‘nin mevcut dış politikasını bütün devletlerle pozitif diyalog içinde olmak ve pozitif diplomasiyi öne çıkartmak olarak tanımlamıştı. Ayrıca, bu politikaların Türkiye‘ye birçok yararının olduğunu/olabileceğini de söylemişti.
Türkiye‘nin pozitif diplomasiyi ve her devletle pozitif ilişkiler kurulması gereğini öne çıkartan bu yeni dış politikası hakkında Prof. Dr. Tayyar Arı‘nın bir makalesine ulaştım. “Dış Politikada Stratejik Önceliklerimiz” başlıklı makale bu politika sürdürülürken nelere dikkat edilmesi gerektiğini, hangi hataların yapılabileceğini çok net bir biçimde ortaya koyuyor:
Makalede “Aslında takdirle karşılanacak bir politika olduğu da söylenebilir. Ama bu durum Türkiye’nin dış politikasında bazı önceliklerinin olmayacağı anlamına gelmez. Türkiye eğer önce bölgesel lider sonra küresel lider olacaksa ki böyle bir vizyonunun olduğuna ya da olması gerektiğine inanıyorum. Her şeyden önce bazı stratejik öncelikleri bulunmalıdır.” deniliyor.
Prof. Dr. Tayyar Arı şöyle devam ediyor: “Türkiye’nin dış politikasında stratejik öncelikleri arasında Orta Doğu ve Avrasya’nın ilk sırayı almasının Türkiye’yi hem AB hem de ABD karşısında pazarlık gücünü arttıracağı ve uluslararası alanda daha saygın bir yere sahip kılacağını düşünüyorum. Türkiye’nin dost-düşman ayırımı yapmaması ve kimlik ile dış politika arasında bir ilişki kurmaması bir yere kadar uygulanabilir ve anlamlıdır. Ama Türkiye dünyada bütün ülkelere aynı mesafede olamaz. Böyle bir politika Ermenistan açılımında tıkanır ve Mısır’a pirince giderken evdeki bulgurdan olursunuz; düşmanın dostluğunu kazanmaya çalışırken dostlarınızı da kaybedersiniz. Dost-düşman kavramlarının bir ülkenin dış politikasında yönlendirici olmaması harika bir şey ama, bu durum bir ülke açısından stratejik öncelikli ülke ve bölgelerin olmayacağı anlamına gelmez.“
Son günlerde yaşanan olaylar sonrasında bu makalenin çok daha anlamlı olduğunu düşünüyorum. Türkiye, stratejik önceliklerini bir an önce ortaya koymalı ve bunların gereğini yapmalı.