Uluslararası ilişkiler en nihayetinde devletler arasındaki bir güç mücadelesinden oluşmakta ve bu mücadelenin başlıca araçları arasında diplomasi, ekonomik yaptırımlar ve savaşlar sayılmaktadır.
21. yüzyılda insanoğlu savaşlarla amacına tam olarak ulaşamadığını görmüş, Fransız siyaset bilimcisi ve diplomatı François-René de Chateaubriand’ın “Hiçbir şey silahla kazanılan zafer kadar geçici değildir” önermesi pek çok kez doğrulanmıştır. İnsanoğlu silahla kazanılan zaferlerin yeterli olmadığını, silahla zafer kazanmanın çok da büyük bir deha olmadığını bin yıllar öncesinde görebilmiştir. İki bin beş yüz yıl öncesinde yaşamış olan Sun Tzu’nun şu sözleri bunu çok net bir şekilde ortaya koymaktadır: “Yüz muharebenin hepsini kazanmış olmak başarının zirvesinde olunduğu anlamına gelmez. Düşmanı savaşmadan yenmektir mükemmel olan… Düşmanı savaşmadan yenmek ustalığın doruk noktasıdır.”[1]
Savaşın ikamesi olarak görülen diplomasi ve ekonomik yaptırımların da zaman zaman yeterli olmadığı görülmektedir. Psikolojik savaşın mevcudiyetinin temeli de işte bu noktada oluşmaktadır. Psikolojik savaş, devletler arasındaki güç mücadelesinde diplomasi, ekonomik yaptırımlar ve topla tüfekle yapılan savaşın rasyonel bir araç olarak görülmediği zamanlarda kullanılabilecek en etkin araç durumundadır.
Psikolojik savaş “açıklanan bir olağanüstü durum veya savaşta, iletişim araçları ve diğer psikolojik vasıtaların düşman üzerinde psikolojik baskı yaratmak ve düşman kontrolü altındaki bölgelerdeki düşman gruplarının ve diğer hedef alınan toplulukların tutum ve davranışlarını olumlu yönde etkilemek amacıyla kullanılması tekniği”[2] olarak tanımlanabilir.
Bir diğer tanıma göre, psikolojik savaş, “örgütlü, amacı sadece gerçek kişiler olan, mal ve cana yönelik şiddetten öte, ortaya çıkardığı korku psikozuyla propaganda ve kışkırtma yöntemlerini kullanarak zihinlerde, duygularda ve davranışlarda etki yapmaya yönelik bilimsel, sistematik faaliyetler olarak da tanımlanabilir.”[3] Literatürde, “psikolojik savaş” kavramı yerine “psikolojik harp”, “politik savaş”, “ideolojik savaş”, “fikir savaşı”, “psikolojik harekât” ve benzeri kavramların da aynı anlamda kullanıldığı gözlenmektedir.
Soğuk Savaş’ın en büyük silahlarından bir tanesi ve belki de birincisi olan psikolojik savaş, günümüzde de uluslararası güç mücadelesinin en önemli araçlarından bir tanesidir. Psikolojik savaş, 20. yüzyıla damgasını vurmuştur. “20. yüzyılda asırlar boyu milli hedef ve menfaatlere ulaşmanın tek ve son vasıtası olarak bilinen ‘Sıcak Savaşları’ın yerini fert ve toplumların beyinlerini hedef alan ‘Psikolojik Savaş Faaliyetleri’ne terk ettiğini hiç şüphesiz kabul etmeliyiz.”[4] “Özellikle kitle iletişim araçlarının çok yönlü ve baş döndürücü bir hızla geliştiği dünyamızda, psikolojik savaş faaliyetleri, uzman personel vasıtasıyla geliştirilerek en etkili ve en yaygın bir silah olarak kullanılmaktadır. Bu yüzden içinde bulunduğumuz ‘iletişim çağı’nı, ‘psikolojik savaşlar’ çağı olarak adlandırabiliriz.”[5]
[1] Sun Tzu, Savaş Sanatı, Çeviri: Ş. Kılıçarslan, Anahtar Yayınları, İstanbul, 1992, Sayfa 9
[2] http://tr.wikipedia.org/wiki/Psikolojik_sava%C5%9F (Erişim Tarihi: 15.11.2010)
[3] Münir Güneri, Psikolojik Savaşın Önemi ve Yöntemi, K.K.K. Askeri Basımevi, İstanbul, 1967, Sayfa 7
[4] Ahmet Çeşme, Kansız Mücadelenin Kanlı Yüzü Psikolojik Harekat ve PKK, IQ Kültür Sanat ve Yayıncılık, İstanbul, 2005, Sayfa 97
[5] Ahmet Çeşme, Kansız Mücadelenin Kanlı Yüzü Psikolojik Harekat ve PKK, IQ Kültür Sanat ve Yayıncılık, İstanbul, 2005, Sayfa 101