Sovyetler Birliği’nin dağılmasından dolayı ABD, dünya politikasındaki yerini ve/veya hegemonyasını güçlendirdi ve tek süper güç konumuna yükseldi. “ABD ‘dünya jandarması’ olarak nitelendirilmeye başlandı.”[1] “1990’ların yeni uluslar arası ortamda ABD’nin ne tür bir dış politika izleyeceği yolunda ülke içinde akademisyenler, stratejisitler ve politikacılar arasında çeşitli tartışmalar yaşandı. Bütün bu yaklaşımların temelinde ABD’nin Soğuk Savaş sonrasında uluslararası alanda kendisini tek süper güç olarak görmesi ve bunu dünyanın geri kalan kısmına kabul ettirme çabası bulunmaktaydı.”[2]
“ABD bu dönemde uluslararası sisteme egemen olmaya ve onu kendi çıkarları doğrultusunda belirlemeye çalışmaktaydı. Amerikan stratejik raporlarında kendisine ne dünya çapında, ne de bölgesel rakipler istemediği belirtiliyordu. Bu nokta ABD’nin AB, Japonya, Çin ve Hindistan gibi ülkelerle ilişkilerinde kendisini açıkça gösterdi.”[3]
Soğuk Savaş’ın bitmesi ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte Türkiye’nin
dış ilişkilerinde yepyeni bir sayfa açılmıştır. Bir yanda Körfez Savaşı, diğer yandan iki çok Uluslu sosyalist federasyonun (SSCB ve Yugoslavya’nın) dağılması sonucunda Türkiye istikrarsızlık ve belirsizliklerle dolu yeni bir uluslararası ortamda, yeni sorunlar ve olanaklarla karşı karşıya buldu kendini. 1990’lı yılların başından itibaren Ankara’nın ilgisi Balkanlardan Çin’e kadar uzanmaktaydı. 1990’ların başından itibaren dünyada yaşanan gelişmeler, Türkiye’nin önüne az rastlanabilecek tarihi fırsatlar getirmiştir. Özellikle Avrasya kuşağında Türkiye bölgesel bir güç olma fırsatını yakalamıştır.[4]
Türkiye, Soğuk Savaş sonrasında ABD’nin öncülüğünde Irak’a, Bosna’ya, Kosova’ya, Afganistan’a yapılan operasyonlarda, asker yollayarak, kendi üslerini açarak ABD’ye destek vermiştir. Körfez Savaşı’nın ardından Irak’ın çevrelenmesinde önemli bir rol oynamıştır ve BM yaptırımlarını ilk uygulayan ülkelerden biri oldu. Bu süreçte İsrail ile artan ekonomik ve askeri ilişkiler ABD tarafından desteklendi ve üç ülke Akdeniz’de ortak askeri tatbikatlar.
gerçekleştirdi. ABD ise AB’ye giriş, Bakü-Ceyhan petrol boru hattı, Kıbrıs ve Ermeni meselesi gibi konularda Türkiye’nin hassasiyetlerine önem verdi.[5]
Türkiye’nin Soğuk Savaş sonrası dönemde iç politikasındaki yansımalar dış politikasını etkilemiştir, dış politikadaki adımlar o dönemdeki hükümetin diğer ülkelere olan görüşleri, bakışları çerçevesinde olmuştur. 1990’lı yıllardaki ilişkiler için Refah-Yol Hükümeti dönemi ile ilgili gelişmelere de genel hatlarıyla değinilmesi gerekmektedir. Türkiye’de 1990’lar boyunca iktidara gelen siyasal partilerin aksine, Refah Partisi’nin en önemli özelliği dış politikada Batı, ABD ve İsrail karşıtı bir söyleme sahip olmasıydı. Dolayısıyla, Refah-Yol koalisyonunun dış politikada nasıl bir tutum takınacağı ve ABD ile ilişkileri nasıl etkileyeceği merakla bekleniyordu.
Bu iktidar döneminde ikili ilişkilerde sorunlar ortaya çıktı. Örneğin, Ağustos 1996’da Erbakan’ın Tahran’a ilk dış gezisini yaparak doğal gaz anlaşmasını imzalaması, ABD’den tepki gördü. Başbakan Erbakan’ın özellikle Libya’ya yaptığı gezide, ABD’yi terörist ülke olarak nitelemesi Washington’da rahatsızlığa yol açtı. Refah Partisi bir yandan kendi seçmenine daha önceki tutumuyla tutarlı bir söylemle yaklaşırken; dış politikada İsrail’le ilişkilerin geliştirilmesi, Çekiç Güç’ün süresinin uzatılması, Eylül 1996’da Kuzey Irak’taki ABD hesabına çalışan Kürtlerin Türkiye üzerinden tasfiyesi gibi konularda daha önceki hükümetlerden farklı davranmadı.
[1] İdris Bal, “Avrasya’da Şanghay İşbirliği Örgütü’nün Yükselişi: Yeni Büyük Oyunda Etkili Bir Araç mı?” iç. Bal İdris (der.), 21. Yüzyılda Türk Dış Politikası, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, 2004. ss. 152–153.
[2] Baskın Oran, Türk Dış Politikası-Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, Cilt II:1980-2001, İstanbul: İletişim Yayınevi, 2001, s.246
[4] Aytaç Eker ve Uğur Kılınç, “Dış Politikada Gelişmeler ve Türk Dış Politikası Perspektifleri,” Yeni
Türkiye Cumhuriyet Özel Sayısı II, Cilt. 24, 1998, s. 1334.
[5] Z. Tuğba Kor, “Türk-Amerikan İlişkileri,” iç. Küresel Güçler, Turhan, Fatma Sel, (der.) İstanbul: Küre Yayınları, 2005. s. 73.