Türk Dış Politikası son yıllarında yoğun bir süreçten geçmektedir. Türk Dış Politikasındaki bu hareketlilik gerek Türkiye’nin dinamikleri gerekse Uluslararası Konjonktürün etkisiyle şekillenmektedir. Kimi çevreler bunu hükümetin bir etkisi olarak görmekte ve vurgulamaktadır. Türk Dış Politikasındaki bu hareketlilik ulusumuzun kendine olan güvenini artırmakta ve halka olumlu yansımalarıyla devam etmektedir. Türk Dış Politikasını ulusal basından takip eden herkes Türk Dış Politikasındaki eksen kayması tartışmalarına kulak misafiri olmuştur fakat eksen kayması gibi bir durumun olmadığı artık anlaşılmıştır. Türkiye gibi bölgesel gün olma yolunda ilerleyen bir devletin bu gibi çok yönlü çok temalı karma politikalar sergilemesi olası bir durumdur. Son yıllarda basına yansıdığı kadarıyla Ortadoğu bölgesine yönelik girişimlerin politikaların göz önüne yansıtıldığı bu ortamda Aslında son yıllarda Türk Dış Politikasındaki radikal değişiklerden en önemlisi olan Rusya faktörü üzerinde pek durulmamıştır. Son yıllardaki Türk Dış Politikasında Rusya üzerine önemli politikalar yapılmıştır ve yapılmaya devam etmektedir.
Türk Dış Politikası dinamik bir yapıdadır ve ekseni sürekli değişmektedir. Türk Dış Politikasındaki bu değişimler büyüklük olarak ele alındığında Rusya ile olan ilişkiler öne çıkmaktadır. Günümüz medyası, düşünürlerini ve öğrencilerinin büyük çoğunluğu bu değişimin farkında değil, Ortadoğu ile olan münasebetler sürekli göz önünde tutulmasından dolayı Rusya ile ilişkilerdeki radikal değişim pek dikkat çekmemiştir. Türk Dış Politikasındaki Rusya faktöründeki bu değişimleri daha iyi anlayabilmek için Türk Dış Politikasını belirli dönemlere ayırmakta ve incelemekte yarar vardır.
1922-38 yılları arasındaki dönemde Türk Rus ilişkileri mükemmel denecek bir durumdaydı. Tıpkı İngiltere Amerikan ilişkilerinde olduğu gibi yakın ve sıcak bir ilişki söz konusuydu. Fakat bundan önceki dönemlerde Rusya ile savaş durumundaydık. En büyük düşman ve tehlike olarak görünmekteydi ilginçtir! 1945-50 yılları Soğuk Savaşın ilk beş yılı konjonktürel değişimler Balkanlar, İran, Doğu ve Merkezi Avrupa’daki coğrafi değişimler iki önemli gelişmeye zemin hazırlamıştır. Truman Doktrini ve Marshall Planı gibi gelişmeler Türk Dış Politikasında Türk Rus İlişkilerinde düşmanlık noktasına gelmesine neden olmuştur. Kore’de Komünizm (Rusya) ile savaşmamız bunun en açık göstergesidir. Soğuk Savaş sonrasında Türk Dış Politikasında Türk Rus ilişkilerinde 180 derecelik bir değişim olmuştur. Uluslararası konjonktürün tekrar değişmesi ile Türk Rus ilişkileri tekrar dostane bir seyir sürdürmeye başlamıştır. Son günlerde gündemde olduğu gibi Rusların Türkiye’de nükleer santral kurabilecek bir duruma gelmesi, karşılıklı vizelerin kaldırılması durumu, ekonomik ticari ilişkilerin artması, karşılıklı resmi ziyaretler gibi gelişmeler iki ülke arasındaki ilişkilerin durumunu açık bir şekilde göstermektedir. Bu gelişmeler önceki dönemlerdeki Türk Dış Politikası düzleminde hayal dahi edilemez bir durumdaydı.
Rusya 45 yıl bir fiil düşman pozisyonunda olmuştur. Ülkemizde yaşanan iki önemli darbeye bakıldığında içerik olarak anti-komünist gelişmeler olduğu görülmektedir. Son zamanlarda Antalya’daki Rus turistlerin etkinliği, ticari ve ekonomik faaliyetlerin gelişimi göz önüne alındığında ilişkilerdeki değişimin farkı açıkça kendini göstermektedir.
2004 yılında Rusya devlet başkanı Viladimir Putin Türkiye’ye resmi bir ziyaret gerçekleştirdi. Türk-Rus ilişkilerinin 500 yılı aşkın tarihinde ilk defa bir Rus devlet başkanının Türkiye’yi ziyaret etmesi sebebiyle bu ziyaretin gerçek anlamıyla tarihi nitelikte olduğunu söyleyebiliriz.
Türk Dış Politikasının son zamanlarda izlemeye başladığı bölgesel güvenlik, istikrar ve komşularla sıfır sorun anlayışına dayalı aktif dış politika yaklaşımında, hem küresel hem bölgesel güç olarak Rusya zaten gündemin ilk sıralarında olmak zorundaydı.
İki ülke arasındaki ticaret hacmi 2008 yılında 38 milyar ABD dolarını bulmuştu. Her ne kadar küresel ekonomik krizin ve gümrüklerde yaşanan sorunun etkisiyle ticaret hacmi 2009 yılında 22 milyar dolara kadar gerilese de 1990’lı yılların başındaki 1,5-2 milyar dolarlık ticaret hacmi ile karşılaştırıldığında halâ büyük bir başarı. Her iki ülke aralarındaki ticaret hacmini 100 milyar dolara çıkarma yönünde önlerine hedef koymuş durumda.
Türk Dış Politikası radikal bir değişim içerisindedir. Sovyetler Birliğinin dağılmasından önceki dönemde Türk Dış Politikası çok boyutluluk kazanmıştır. Güvenlik algısı ile şekillenen Dış Politika artık yerini ekonomik eksene kaydırmıştır. Sovyetler Birliğinin dağılması ve uluslararası konjonktürdeki köklü değişiklikler Ekonomik ve Ticari faktörlerin Dış Politikada önemli belirleyici bir rol kazanmasına neden olmuştur. Önemli bir yer işgal eden Güvelik Algısı önemini yitirmeye başladı.
Türk Dış Politikasının dinamik değişken bir yapıda olduğunu daha önceden belirtmiştim. Türk Tarihine baktığımızda Türk Rus ilişkilerinin ne kadar değişken bir yapıda olduğunu anlamış bulunmaktayız. Bugün son derece yakın sıcak ilişki içerisinde olduğumuz Rusya’nın gelecek dönemlerde ilişkilerde ani değişiklikler olabileceğini her zaman düşünmeliyiz ve hazırlıklı olmalıyız. Son yıllarda Türk Dış Politikasında Rusya ve Ortadoğu ile olan ilişkiler karşılaştırıldığı zaman Rusya ile olan ilişkilerin ağır bastığını söylemek hiç yanlış olmayacaktır.
Orhan YILMAZ