Orta Doğu’da dengeleri değiştiren Arap Baharı ve “Son kale” Suriye’yi Yrd. Doç. Dr. Mert Gökırmak ile masaya yatırdık. Uludağ Üniversitesi Kamu Yönetimi bölümü öğretim üyesi değerli hocamız, analizleriyle bölgede yaşanan dönüşüme ışık tuttu…
Türkiye-Suriye İlişkilerinde Gerginlik
Ankara-Şam hattında sıfır sorun politikasından bugünlere nasıl gelindi?
Aslında bakınca, çok şaşırtıcı bir süreç izliyor önümüzdeki problemler. Öncelikle sıfır sorun üzerinden başladı bütün süreç. Hepimiz bunun bir retorik olarak kalmasını ümit ediyorduk ki retorik olarak da kaldı. Ancak dönüş o kadar hızlı oldu ki şaşırdık. Yani dış politika uzmanları olarak baktığımız zaman konu bizim de zannettiğimizden hızlı bir dönüşüm geçirdi. Kuşkusuz bu dönüşümün arkasında Arap Baharı olarak adlandırılan süreç var.
Arap Baharı demişken, bu sürece de değinelim dilerseniz. Arap Baharı nasıl bir süreç, gerçekten bölgede bir tabanı var mı?
Her ülkede bu süreç farklı farklı işliyor. Dolayısıyla bunu bir bütün olarak görmemek gerekiyor. Kiminde halk hareketleri daha fazla kendini gösteriyor, bunlar tabanı olan hareketler. Kiminde ise dış etkenler daha fazla, Libya örneğinde olduğu gibi.
Peki, Suriye’de süreç nasıl işliyor?
Suriye’de bu hareketlerin belli bir tabanı var ancak Suriye diğer Arap ülkelerinden daha da farklı. Yani Mısır’dan da farklı, Libya’dan, Tunus’tan da oldukça farklı. Suriye’ye baktığımız zaman,Beşar Esad’ın halk desteği bizim zannettiğimizden daha fazla. Dolayısıyla bu süreç, bu gerilim uzayacak gibi görünüyor.
Gerilimin Nedeni Mezhep Çatışması Mı?
Dönüp tarihe baktığımız zaman yüzyıllardan bu yana bu bölgede gerilimin, çatışmaların olduğunu görüyoruz. Suriye’de ve bölgenin diğer ülkelerinde bu gerilimi, çatışmaları besleyen etken nedir? Örneğin mezhep farklılıkları gerilime neden olarak gösterilebilir mi?
Bölgede gerilime neden olan birçok etken var. Bunlardan bir tanesi mezhep boyutu kuşkusuz. Ancak burada ilk baktığımızda bir siyasi sorun kendini gösteriyor. Ayrıca ekonomik boyutu da olan bir problem bu. Orta Doğu’nun çok ciddi yeraltı kaynakları var, bunların paylaşılması problemi. Hatta yeni büyük oyun olarak adlandırılıyor bu süreç ancak en korkutucu ve bizim de en dikkat etmemiz gereken boyut sizin de bahsetmiş olduğunuz bu mezhep çatışması konusu.
Suriye’de iktidarda olanlar farklı bir mezhep, yönetilenler farklı bir mezhep. Karşımızda ilginç bir durum var. Geçmişte yaşanan gerilimlere de bakacak olursak bugün “tarih tekerrür ediyor” diyebilir miyiz?
Tarih aynı şart ve coğrafyada yaşayan insanlar üzerinde etkili oluyor ancak hiçbir zaman sorunlar aynı şekilde yaşanmıyor. Baas tecrübeleri var bu ülkelerin. Mesela Irak’ta da Şiilerin egemen olduğu bir grubu, Sünniler yönetiyordu. Nerdeyse Suriye’dekinin tam tersi bir durum söz konusuydu. Ama her iki ülkede de Baas rejimi etkiliydi. Bir kere bunun getirdiği bir miras var. Yani otoriter yönetimler. Bütün bir Arap dünyasına baktığımız zaman otoriter yönetimler ve liderlik sultası yeni demografik yapı içerisinde çalışmıyor. Genç nüfus iş istiyor, aş istiyor, özgürlük istiyor. Buna bir cevap verilmesi lazım ancak bu liderlerin buna cevap verebilecek bir durumları yok.
Arap Baharı Kontrol Edilebilir Mi?
Bu süreci başlattığını ve kontrol ettiğini düşündüğünüz bir odak var mı? Yoksa Suriye’de ve diğer Arap ülkelerinde yaşanan süreç kendi dinamiklerini mi oluşturuyor?
Devrimleri veya bu tür kitlesel hareketleri başlatabilirsiniz fakat bunun kontrolü o kadar kolay değildir. Kendi dinamikleri içinde işler. Bence şu anda bölgedeki hiçbir hareket hiçbir ülkenin ya da o yapıların kontrolü altında değil. Bunu zamanla da göreceğiz, daha başındayız sürecin.
Suriye’de iktidarın yaşananlara tepkisi nasıl? Beşar Esad samimi olarak reformları gerçekleştirmek istiyor mu?
Suriye’de yönetimi de monolitik, tek yapılı olarak düşünmemek gerekiyor. Onun içinde de çeşitli iktidar grupları var. Bunlar birbirleriyle rekabet eden gruplar. Mesela Beşar Esad’ın ben reformlara çok daha yakın olduğunu düşünüyorum. Ama Suriye istihbaratının, ordusunun başında olan daha “sertlik yanlısı” bir ekip var.
Peki, Esad yönetimi muhaliflere ne kadar direnebilir? Ülkede Beşar Esad’a olan destek sürer mi?
Esad’ın çok çabuk bir şekilde devrilebileceğini düşünmüyorum, umarım yanılırım.
Bu noktada Suriye’deki Esad yönetimini de yalnız düşünmemek gerekiyor, sanırım. Verilen savaşın tarafları arasında bölgesel ve küresel güçler de varlar?
Suriye bir anlamda daha geniş bir Avrasya coğrafyasındaki güçler çatışmasındaki son kale. İran için son kale, belki Rusya ve Çin için son kale. Çünkü hemen Arap Birliği kararından sonra Rusya’nın bir tepkisi geldi ve Suriye’nin Arap Birliği üyeliğinin askıya alınmasını doğru bulmuyoruz dediler. Arap coğrafyasının dışındaki bir ülke, büyük bir ülke bu yönde tercihini ortaya koydu. Tabii burada Rusya’nın Suriye’yi bir üs, liman olarak kullanmak isteği, tıpkı soğuk savaş yıllarında olduğu gibi bilinen bir gerçek. Buraya yerleşmek istiyor ve dolayısıyla Esad yönetimiyle iyi ilişkileri var. Dediğim gibi, Suriye “son kale”. Bundan sonraki hareket alanında Suriye düşerse, Hizbullah da düşer. Hizbullah’ın düşmesi demek Lübnan’ın düşmesi demek. Bu İran’ın da hiç istemeyeceği bir şey. Tüm bunlar Rusya’nın ve Çin’in hareket alanını da azaltacak çünkü Çin’in İran ile çok ciddi bir petrol bağlantıları var, anlaşmalar söz konusu. Yani bu zincirleme bir reaksiyon doğurabilir. Suriye’deki bu büyük güçler arasındaki mücadelede de bir direnç gösterileceğini düşünüyorum.
Arap Baharı ve Türkiye
Türkiye’nin bu şartlar altında bölge ülkeleriyle ilişkilerinin nasıl olması gerekiyor?
Türkiye’nin tüm komşularıyla, İsrail dâhil olmak üzere Suriye’yle ve hepsiyle iyi ilişkiler kurması, bu ilişkiler üzerinden politikalarını devam ettirmesi gerekiyor. Belki sıfır sorun değil, bunun olması zaten mümkün de değil, ama hiç olmazsa gerilimden uzak bir politika izlemesi daha akılcı görünüyor.
Türkiye’nin her şeyden önce biraz daha soğukkanlı gitmesi lazım. Benim görebildiğim kadarıyla, bu işi biraz fazla hızlı sahiplendik. Biraz daha frene basarsak, biraz daha soğukkanlı davranabilirsek daha iyi olacaktır. Tabii Suriye’deki gösteriler son derece üzücü ama bunların provokatifeylemler olabileceğini de düşünelim. Unutmayalım ki Türkiye ile Suriye’nin arasının bozulmasını isteyen ülkeler de olabilir.