“Kadınlar, çocuklar, mert genç insanlar öldürülür, evler yakılıp yıkılırken, Güvenlik Konseyi’nin iki daimi üyesinin [Rusya ve Çin] veto hakkını kullandıklarını görmek büyük rahatsızlık veriyor. Bu bir alçaklık… Onlara soruyoruz, kimin tarafındasınız? Suriye halkının tarafında olmadıkları açık…”
Bu sözler ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın Tunus Konferansı’nda yaptığı konuşmadan.
“ABD ve Avrupa, [Suriye’de] insani endişeyle hareket ediyor gibi görünebilirler. Aslında hegemonik amaçlar besliyorlar. Arap ülkelerinin çoğu, ABD ve Avrupa’nın yüzlerine gülüp sırtlarından bıçakladığını fark etmeye başladılar.”
Bu ifadeler de Çin’in, Clinton’a verdiği yanıttan.
Clinton, Tunus’ta cuma günü konuşmuştu.
Çin’in yanıtıysa, o konuşmanın ardından, cumartesi günü Şinhua Ajansı tarafından yayınlandı.
Dikkat… Dikkat…
Washington, Pekin ile Moskova’yı “alçaklıkla” suçluyor.
Pekin de Washington’ı, Ortadoğu’nun egemeni olmaya çalışmakla, yayılmacılıkla…
Soğuk Savaş’ın bitiminden sonra devler arasında böyle bir söz düellosu yaşanmış mıydı?
Ya Putin’in İran konusunda Batı’ya yönelik suçlaması…
O da önemli.
Bir kez daha Rusya Devlet Başkanlığı’na seçilmesi neredeyse kesin olan Putin, ülke adı vermeden, “Batı” diye genelleştirerek, ABD ile Avrupa’yı, İran’daki rejimi değiştirmeye çalışmakla suçladı.
Putin’in suçlamasında ilginç olan, bunun “Kitle imha silahlarının yayılmasını önleme gerekçesi” altında yapıldığını öne sürmesiydi.
Yani, ABD ile Avrupa, Suriye’yi düşürebilmek için insani gerekçeler, İran’ı düşürebilmek için de nükleer silahların yayılması gerekçesini ileri sürüyordu.
Anlaşılan, Çin ve Rusya açısından durum, Hillary Clinton’ın bardağı taşıran suçlamasıyla birlikte, ABD ile Avrupa’ya “Yeter artık!” deme noktasına gelmişti.
ABD Başkanı Obama dünyanın tek patronu gibi konuşmaya devam edemezdi.
Örneğin, Suriye için, “Bu rejimin artık gitmesi gerekiyor. Masum insanların öldürülmesini durdurmak için müttefiklerimizle birlikte tüm imkânlarımızı kullanmayı düşünüyoruz” diyemezdi.
Rusya ve Çin de, masum insanların öldürülmesine yol açan olayları Batılıların kışkırttığına inanıyordu. Ve ellerinde buna ilişkin bulgular ve bilgiler de vardı.
Moskova ve Pekin, ya gözlerini kapatıp Suriye ve İran’ı Batılılara bırakacaklar ya da direnecekler.
Direnmeye karar verdikleri anlaşılıyor.
Bu işin sonunda bir denge mi kurulacak, yoksa dengeler temelli mi bozulacak, göreceğiz.