
Balıkesir’in Dursunbey ilçesine bağlı Odaköy’de özel bir şirkete ait kömür ocağında dört yıl arayla meydana gelen iki grizu patlaması 35 işçinin canına mal olmuş, birçoğu ağır onlarca yaralı da aylarca hastanede yaşam mücadelesi vermişti.
Bu üzücü olayların üzerine bölgeye giden Sosyal Politikacı Mustafa Gümüş, madende incelemelerde bulunarak ve korkunç kazadan sağ kurtulmayı başaran işçilerle biraraya geldi. O zamanlar Dursunbey Kaymakanı olan İbrahim Küçük‘le de görüşen Gümüş, yaşananların arka planını yaptığı röportajla ortaya koydu. İşte Mustafa Gümüş‘ün Politik Akademi için yaptığı özel röportaj:
O ANLAR… Dursunbey Kaymakamı İbrahim Küçük anlatıyor…
1969 yılı Trabzon doğumlu olan İbrahim Küçük, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü mezunu. Ülkemizin değişik ilçelerinde görev yapmış olan İbrahim Bey beş yıldır Balıkesir’in Dursunbey ilçesinde görev yapıyor. Röportajın yapıldığı sıralarda Dursunbey kaymakamı olan İbrahim Bey şuan Çorum’a bağlı Osmancık ilçesinde Kaymakamlık görevine devam ediyor. Röportaj talebimizi nazikçe kabul eden İbrahim Bey, ilçede yaşanan maden kazalarına ilişkin ilk kez “o anları” anlatıyor…
Öncelikle ilçedeki madencilik istihdamıyla başlayalım, bu konu hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Maden işletmeleri buranın eskiye dayalı işletmeleri. Ekonomik olarak buranın gelir düzeyinin çok iyi olmaması nedeniyle madencilik sektöründe çalışmak önemli bir yere sahip olmuştur. Çalışanlar kendi kaderlerini maden işletmelerine bağlamışlar. Ancak son zamanlarda yaşanan kazalardan dolayı zaman zaman işletmelerin kapasitesi düşmüş, insanlar doğal olarak madenlerden korkar hale gelmişlerdir. Bölgede çalışma yürüten firmalar zaman zaman madende çalışacak eleman bulmakta sıkıntı yaşıyorlar.
Madende çalışmak bir kültür işidir. Bazı yörelerde madende çalışma, ocakta çalışma işi babadan oğula geçer şekilde devam ettiği için bu süreç onlarda bir maden kültürü oluşturuyor. Fakat bölgemizde ise çalışmalar çok eskiye dayanmadığı için bu tür bir kültürden bahsetmek zordur. Bu açıdan zaman zaman sıkıntılar yaşanıyor. Bunu itiraf etmek gerekir.
Bu sektöre yönelen insanları bir çaresizlik olarak iş bulma kaygısıyla kömür sektörüne yönelttiğini yeraltına zor koşullarda çalışmaya razı olduğunu hepimiz bilmekteyiz. Sektörde çalışanların eğitim durumlarına, sosyal durumlarına baktığımızda bir bölümünün okuma yazma dahi bilmediğini görmekteyiz.
Bunun yanında sektörün riskinden da bahsetmek durumundayız. Bu riski en aza indirmek zorundayız. Riskin getirdiği bir takım olumsuz sonuçlarda var. Ancak bir yandan da bakıyoruz hayat devam ediyor…
2 Haziran 2006 17 can… 23 Şubat 2010 18 can…
23 Şubattaki kazada mülki amir olarak göreviniz başındaydınız. Sizden ricam bizlere o anları anlatabilir misiniz?
Haberi makamımda aldım. Haber geldi. Oraya ulaşmak için buradaki arazi aracımızla yola çıkmak için hazırlık yaptık. Öncelikle sağlıklı bilgi alabilmek için bir süre bekledim. Mülki amir olarak bu tür olaylarda bir takım sorumluluklara sahip kişi olarak kaza mevkiine gitmemizde bir takım sakıncalar olabiliyor. Çünkü orada ben biliyorum ki iletişim konusunda bir takım sıkıntılar yaşayacağız.
İlk olarak Jandarma komutanımız beni aradı ve böyle bir kaza olduğunu, yaralı ve ölü sayısının ise belli olmadığı şeklinde beni bilgilendirdi. Ben böyle durumlarda doğru bilgilerin bize ulaşana kadar kaza alanlarına müdahaleyi doğru bulmuyorum. Ama aynı zamanda zaman da kaybediyorduk. Burada seçim yapmak zorundayız, başka yolu da yok.
Ardından bende yola çıktım. Yolda sayın valimizi bilgilendirdim. Ölü sayısında kesin olmamakla birlikte bir ya da iki kişinin vefat ettiğini ama sayının artabileceğini kendilerine ilettim.
Olay yerine vardığınızda nelerle karşılaştınız?
Kaza artık olmuştu. Bizi ilgilendiren nokta kazanın nedeni değil o an itibariyle neler yapılması gerekiyorsa onu yapmaktı.Bu tür kazalarda maalesef ( bu acı bir tecrübedir ) tüm hadise ilk beş- on dakikada bitmiş oluyor. Bunu kabul etmek gerekiyor.
Biz oraya hareket ettiğimizde hava koşulları çok kötüydü.Sisli ve yağışlı bir havada yola çıktık.Bir yandan ulusal ve yerel basın bana ulaşarak bilgi almak istiyordu.Ben böyle bir kazanın olduğunu doğruladım ancak rakamlar konusunda kendilerine net bir bilgi veremeyeceğimi ilettim. İlçemizin tüm imkânlarını seferber ederek müdahale edeceğimizi sözlerime ekleyerek basını kısaca bilgilendirdim.
Nitekim ben ocağı gördüğümde tahmin ettiğim manzarayla aynıydı. İçeride 13- 15 civarında kişinin vefat ettiği bilgisi bana olay yerinde iletildi.
Olay yerine sizin intikaliniz sonrası neler yapıldı?
İlk etapta yararılar tahliye edildi.İlgili sağlık kuruluşlarına gönderilmelerine başlandı. Çevre il ve ilçelerden gelen ambülanslar yaralıları süratle sağlık kuruluşlarına taşıyordu. Biz ilk etapta vefat eden işçilerimizi yar altından çıkartmadık.Bir süre sonra manzara netleşmişti.
Vefat edenler benim de bilgim dahilinde yer altında bekletildi ve kimlik tespitleri yapıldı. İstesek 15 dk içerisinde yeraltından hepsinin tahliyesini gerçekleştirirdik ama süreci iyi idare etmek zorundaydık. Dışarısı çok kalabalıktı. Ocakta önünde binlerce insan vardı.
Gece 23:00 civarı bütün cenazeler çıkartıldı. Bu sırada sağlık kuruluşlarına sevkedilenyaralılardan birkaç kişinin daha hayatını kaybettiği haberi bana iletildi. En son ise kazadan bir ay sonra vefat edenlerle beraber toplam vefat eden işçi sayımız 18’e yükseldi.
Bu kazanın ardından üzerinizde herhangi bir baskı hissettiniz mi?
Bizleryönetici olarak tüm baskılara hazırlıklı olmalıyız.Bizlerin bu tür olaylar karşısında sağlıklı bir şekilde çözüm üretip en az zayiatla olayları sonuçlandırmamız gerekiyor.
Bireysel olarak ben üzerimde çok baskı hissetmedim.Ben üzerime düşen tüm görevleri eksiksiz bir şekilde yerine getirmeye çalıştım.Nitekim ben o madenlere kazadan önce üç kez girdim.Kazanın olduğu bölümleri daha önce gezmiştim.250-300 metre aşağıya ben kendim bizzat girdim.Yaklaşık olarak üç saat civarı orada bulundum.İşçilerin çalışma şartlarını biliyorum. Yeraltının çalışma koşullarının zorluğu var, bu işin doğasından kaynaklanan zorluklar.Tabi bunun yanında alınması gereken yasal ve insani önlemler ile görevler var.
Gönül ister ki koşullar çok daha iyi olsun ama standartlar açısından ÇSGB’nin belirlemiş olduğu bazı kriterler var. Sözkonusu ocakta okriterlere uygunluk açısından önemli ölçüde uyulduğunu düşünüyorum. Zaten o zamana kadar yapılan tüm denetimlerde o ocağın bir çok konuda standartlara uyum sağladığını ama ufak tefek eksikliklerin olduğunu ve bu eksikliklerin işletmeden ve çalışanlardan ortaklaşa kaynaklandığı belirtmek isterim.
Kaza olan yere kaza öncesi ve sonrası girdim dediniz.Bir mülki amir olarak sizleri bu hareketinizden dolayı kutlarım. Gözlemlerinizden bahsedebilir misiniz?
Teşekkür ederim. Madene kaza öncesi ve sonrası ziyaretlerde bulundum. Maden kazalarında öncelikle grizulu kazalarda bu gazın sıkıştığı hissedilmez ise başka unsurlar tetikleyerek bu gazı tetikleyen tehlikeler olabiliyor. Tetiklediği zaman patlamalar meydana geliyor. Orada bir dikkatsizlik olabilir, ölçüm hatası olabilir veya kullanılan malzemenin özelliklerinden kaynaklanabilir.
Benim girdiğim zamanlarda örnek ölçüm yaptırdım.Ölçüm değerleri normaldi.Ölçüm yaptırdık yanımızda cihaz aldık alarm veren cihazlar bunlar. Biz girdiğimizde herhangi bir problemle karşılaşmadık. Hatta bir orada iken dinamit patlatılıyordu. Ölçümler yapılıp ona göre dinamitler patlatılıyor.
Bu yörede çalışan bir çok maden var. Bu yöreden yöreye fark ediyor.Ocaktan ocağa fark ediyor. Aynı ocakta katmanlar arasında bile grizu konusunda zaman zaman farklılıklar yaşanıyor. Kazanın meydana geldiği ocak genel olarak grizulu bir ocak. Başka bir yere gidiyorsunuz orada grizu olmayabiliyor.
Son olarak basına yansıyan haberler, bu konudaki görüşleriniz nelerdir?
Öncelikle orada çalışma koşullarıyla ilgili sorumlu olacak kişiler mühendisler ve teknik nezaretçilerdir. Yeraltında metan gazının ölçümünü yapacak ve ocakla ilgili çalışıp çalışmama kararını verecek olan mühendislerdir. Son kazada kontrol mühendisi de vefat etti.Aşağıda öyle bir gaz olsa normal olan kendisinin de tehlikeye maruz kalabileceğinden de anlaşılacağı gibi böyle bir yerde işçi çalıştırır mı? Basında çıkan haberlere bir yere kadar itibar edilmeli.
Ama bir yerde de ben diyorum ki, çalışanların ve işçilerin beyanlarına ihtiyatla yaklaşılmalı. Nihayetinde bunlar bu işin taraflarıdır.
Bu tür kazalar işverenlerin hatasından, işin doğasından, grizu ortamından veya işçinin hatasından kaynaklanıyor olabilir.Bununla ilgili kesin bir şey söylemek çok zor. Buna adalet ve müfettişlerin raporları sonucunda karar verilecektir. Madenler işçisiyle, işvereniyle bir bütündür.
Son olarak …
Sonuç olarak umarım bu tür kazalar milletimizin başına bir daha gelmez. Umarım bu tür kazalardan gereken dersleri çıkartırız. Bu olaylarda yönetim olarak sürekli vefat eden işçilerimiz ve ailelerinin yanında olduk. İlgili bakanlarımız burada ağırladık konuyla ilgili kendilerini bilgilendirdik. Kendileri de burada bizzat çalışma yaptılar. Cenazelere milletvekilleri, idari amirler ve bakanlar olarak dağılım yaptık ve tüm cenazelere katılımlarımızı gerçekleştirdik. Bunun sonrasında da ailelerin maddi manevi yanlarında olduk ve kaymakamlık olarak da sürekli yanlarında olacağız. Bizlerin yardımları tabi ki onların acısını yok edemez ama en azından hafifletir. Bizler mülki amir olarak üzerimize düşen görevleri yerine getirmekle yükümlüyüz.
Politik Akademi ekibi olarak bizleri bilgilendirdiğiniz ve zaman ayırdığınız için sizlere çok teşekkür ederim. Çalışmalarınızda başarılar dileriz.
Ben de teşekkür eder, yayın hayatınızın uzun soluklu olmasını dilerim.
Röportaj: Mustafa Gümüş
mustafa@politikakademi.org