ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın Mısır ziyaretinden çıkan sonuç: Müslüman Kardeşler’in lideri Muhammed Mursi cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturacak ama ülkeyi askerler yönetecek.
Peki, Mısır’ın bu şekilde yönetilmesinin olabilirliği var mı? Doğrusu çok ilginç bir süreç…
Sürecin ABD tarafından tanımlanması şöyle: “Siyasetçiler ile ordunun tam demokratik bir sivil yönetim oluşturulması için yaptığı işbirliği…”
***
Yoksa Clinton, Asya turunu tamamladıktan sonra Kahire’ye tarafları uzlaştırmak amacıyla mı geldi? Öyle görünüyor. Clinton’ın Kahire’den sonra İsrail’i ziyaretini de bu bağlamda değerlendirmek gerek. Çünkü Mısır’daki iktidar savaşımı İsrail’i de çok yakından ilgilendiriyor.
***
Peki, Müslüman Kardeşler böylesi bir durumu içine sindirir mi? Hiç belli olmaz. Geçiş sürecidir diyerek, iktidarın paylaşılmasını sineye çekebilir. Hatta paylaşımda askerler üstünlük sağlarsa, ona da razı olabilir. Tabii iktidarın paylaşılması demek, nüfuz alanlarının bölünmesi demek…
Örneğin, dışişleri ve maliye Mursi’ye bırakılırsa içişleri, savunma ve adalet askerlere kalabilir. Tabii daha önce İsrail’le yapılan anlaşmaların ve Mübarek zamanından kalma uluslararası yükümlülüklerin sürdürülmesi Washington açısından çok önemli. Hatta şöyle de söyleyebiliriz: Yeni Mısır’ın İsrail’le eski ilişkileri sürdürmesi Amerika için her şeyden daha önemli.
***
Clinton-Mursi görüşmesini değerlendiren uzmanlar bu konuda bir sorun olmadığını ve olmayacağını belirtiyorlar. Çünkü bu ödüne karşılık Washington da Mısır’daki “geçiş dönemini” ve “siyasi dönüşüm” sürecini destekleyecek, yardımcı olmayı sürdürecek. Ve ülke siyasetinin nasıl yol alacağına da, artık nasıl olacaksa, Mısır halkı kendi karar verecek.
***
Cumhurbaşkanı Mursi, “Filistin halkının topraklarının ve egemenliğinin geri verilmesi için “mücadele edeceğini söylese de, hemen ardından şu eklemeyi yapıyor: “Mısır tüm uluslararası anlaşmalara uyacaktır. Mısır devrim ihraç etmeyecektir, ancak kendi içişlerine müdahale edilmesine de izin vermeyecektir.”
Clinton İsrail’e uçarken Mursi’nin yaptığı açıklama böyle.
***
Tabii sadece Mursi konuşmuyor, Tantavi’den de mesaj var. Askeri Konsey Başkanı’nın mesajı da hem içeriye, hem dışarıya… Şöyle diyor: “Mısır bir gruba değil, tüm Mısırlılara aittir. Silahlı kuvvetler aksi bir duruma izin vermeyecektir.”
Ne zaman sarf ediyor bu sözleri? Clinton’la yaptığı görüşmeden sonra katıldığı bir askeri törende…
Bu arada bir de bildiri yayınlıyor askerler. Bildiride, “Silahlı kuvvetler yalnızca devlet çıkarları için mücadele etmektedir. Siyasi partiler ve topluluklar ülkede istikrar ve gelişme sağlanması için ortak çaba harcamalıdır” ifadesi dikkati çekiyor.
***
İyi de, uyum nasıl sağlanacak? Daha doğrusu, uyum sağlanabilecek mi? Müslüman Kardeşler Mısır ordusunun müdahale planı hazırlığı içinde olduğundan kuşkulu.
Yasama yetkisi, parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılmasına karşın askerin elinde. Dünyanın hiçbir ülkesinde görülmüş bir durum değil. Doğru. Ancak geçiş dönemi… Askerle sivilin işbirliği şart… Clinton böyle dememiş miydi? Garabet ama çaresizlikten… Kavga çıksın istenmiyorsa yapacak fazla bir şey yok.
***
Soruya dönelim: Uyum nasıl sağlanacak?
Mursi, öyle bir başbakan atamalıdır ki iktidar paylaşımındaki asker-sivil dengesi bozulmasın. Kulislerde adı geçen isim de kimseye yabancı değil: Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun eski Başkanı Muhammed el-Baradey.
Baradey başarılı olur mu? Olmayanı oldurmak diye bir deyim vardır ya, Mısır, bunu başarmaya çalışıyor.
Göreceğiz…