Jeopolitik Eksen Türkiye
Connect with us

Makale Analiz

Jeopolitik Eksen Türkiye

Yayınlandı

on

I. Dünya Savaşı Avrupa’nın, dünyanın geri kalanı üzerindeki siyasi, ekonomik ve kültürel hegemonyasının bitişinin başlangıcını belirlemiştir. II. Dünya savaşı sonucunda ise Avrupa’nın tekelinde olan dünya siyaseti son bulmuştur. Savaşın sonucu, ağırlıklı olarak, Avrupa dışı yükselen güç olan Amerika’nın savaşa girişiyle belirlenmiştir. Bu andan itibaren ABD Hegelci bir anlayışla ulus devlet ve siyasal gerçeklik ilkesiyle küresel düzeyde gücünü arttırmaya yönelik bir dış politika izlemeye başlamıştır. Bunu uygularken de ilk olarak Bill Clinton’ın kullandığı selektif angajman stratejisiyle bölgelerin lider ülkeleriyle bir ortaklık oluşturarak ve bu ortaklığın lideri olarak kendi hegomonyasını yaymak istemekte ve askeri tek kutupluluğu sürdürmeye çalışmaktadır.

Bu bağlamda ABD Dışişleri Bakanlığının Avrupa ve Avrasya İşlerinden Sorumlu Bakan Yardımcısı Philip Gordon, ABD’nin yeni savunma stratejisi çerçevesinde Türkiye’nin hem kendileri için hem de NATO için çok önemli kritik bir müttefik olmayı sürdürdüğünü ve ABD’nin, hem ikili düzeyde hem de bir NATO müttefiki olarak Türkiye ile savunma alanındaki ortaklığının kritik önemini sürdüreceğine değinmesi ABD’nin hem Avrupa’da hem de Avrasya’da etkin konumda olmak istediğinin bir işaretidir. Türkiye ise jeopolitik olarak bu iki coğrafyanın arasında bulunmaktadır. Avrupa ise hem küresel üstünlük bölgesi hem de küresel güç için mücadelenin odağı haline gelmiştir.

ABD’nin ekonomik dinamizmi küresel üstünlüğün uygulanması için gerekli ön koşulu sağlamaktadır. Böylelikle ABD hava, kara ve deniz hakimiyetini pekiştirmekte bunula bağlantılı olarak da siyasal olarak önemli mesafelerde gücünü hissettirmektedir.ABD Avrasya dış politikasını uygularken kendi küresel gücünü kısa vadede korumak ve bunu uzun vadede kurumsallaştırılmış küresel bir işbirliğine dönüştürmek istemektedir. Türkiye’yi jeopolitik eksen içinde olan devletlerden biri olarak görmekte aynı zamanda ise jeostratejik oyuncu potansiyeline sahip olarak değerlendirmektedir. Philip Gordon’un açıklamaları Türkiye’nin başka büyük bir devletin çıkarları doğrultusunda rol üstlenmesine neden olabilecek bir duruma duyulan kuşkuyuda belli etmektedir. Diğer bir olasılık ise İran ile yakınlaşmasını istemediğini için hem ikili ilişkilerde hem de NATO çerçevesinde ortak savunma anlayışına vurgu yapmaktadır.

ABD-Türkiye ilişkilerinde özellikle Soğuk Savaş döneminden beri en önemli unsur, savunma alanında işbirliği olmuştur. II. Dünya Savaşı’nın ardından yerini ABD’nin önderliğini üstlendiği blok içerisinde Türkiye, “stratejik önem” ve “jeopolitik konum” özellikleriyle ABD için önemli bir müttefik olma niteliği taşımıştır. Türkiye’nin 1952 yılında NATO’ya katılmasıyla savunma ilişkileri kurumsal bir zemine oturmuş ve Türkiye’nin NATO’nun güney kanadında üstlendiği rol, ABD ile ilişkilerinde de daima ön planda olmuştur. Türkiye’nin kendi içindeki gelişmeleri gerekse Ortadoğu da uyguladığı politikalarıyla, ABD’nin Türkiye’ye yönelik yeni bir yaklaşım geliştirmesi gerekliliğini doğurmuştur.Körfez Krizinin ve 11 Eylül saldırılarının ardından Türkiye-ABD arasında savunma alanında işbirliğinin artırılması tekrar gündeme gelmiş, NATO’nun misyonunun yeniden tanımlanması çerçevesinde Türkiye’nin üstleneceği rol yeniden şekillenmeye başlamıştır. NATO’nun yeniden yapılandırılması, Avrupa ordusunun kurulması ve Türkiye’yi ilgilendiren bölgede oluşturulacak yeni güvenlik sistemleri, Türkiye ve ABD’yi genellikle aynı yönde politikalar oluşturmaya yöneltmektedir. Bu alanlardaki gelişmeleri, Türkiye-ABD ilişkilerini etkileyebilecek unsurlar olarak takip etmek gerekmektedir. Bu duruma istinaden kurumsal olarak da NATO tarafından temsil edilen Atlantik Paktı, Avrupa’nın en üretken ve etkili devletlerini ABD’ye bağlamaktadır. Bu durum ABD’yi Avrupa içi ilişkilerde bile temel bir katılımcı yapmaktadır.

Türkiye – ABD ilişkilerini daha iyi anlamak için bir analiz çerçevesinin çizilmesine ihtiyaç

vardır. Bu çerçeve iki faktörden oluşmaktadır. Türkiye – ABD ilişkilerini ele alırken göz önünde tutulması gereken ilk etken uluslararası sistemin altyapısı ve iki ülkenin bu yapı içerisindeki yerleri ve rolleridir. İki ülke ilişkilerini değerlendirirken güç dağılımı ve iki ülkenin NATO, BM ya da hükümetler arası organizasyonlara olan bağları göz önünde tutulmalıdır. İkinci analiz çerçevesi ise Türkiye’nin bölgesel rolüdür. Soğuk Savaş sonrası dönemde dünya politikalarını şekillendirecek olayların yaşandığı Orta Doğu’nun Türkiye’nin de içinde bulunduğu ve son dönemlerde aktif roller oynadığı bir bölge olduğunun altı çizilmelidir. Bu durumda Türkiye-ABD ilişkilerini etkilemektedir.

ABD, uluslararası aksiyom stratejileribakımından bir tek hedefe odaklanmamaktadır. ABD için tek hedef-tek dış politikayoktur; öncelikli hedef ve dış politika vardır. ABD geleceğe yönelik olaraksürekli politikalar ve stratejiler üretebilen ve uluslararası ilişkilerde ortaya çıkabilecekdurum, değişim ve gelişmelere göre selektif olarak her zaman kullanabileceği politika veçözüm alternatiflerine sahip durumdadır. Bu dönemde ABD çıkarları itibariyle mevcut dünya koşullarında küresel üstünlük mücadelesindeki başarısı, yeni dünya düzeninde NATO’nun varlığını sürdürmesine, NATO üyesi ülkelerle ilişkilere ve NATO üyesi ülkelerin bölge liderleriyle (Ortadoğu-Türkiye) ilişkilerine de bağlıdır. ABD’nin NATO aracığıyla ve bu jeopolitik üzerindeki müttefikleriyle Avrupa ve Avrasya’da girişeceği eylemlerle politik meşruiyet kazandırması ve nüfus alanını genişletmesi mümkün olacaktır.

ABD açısından Türkiye, sınırları göz önünde bulundurulduğunda bölgedeki önemli stratejik destekçilerden biridir. Ülkelerin ebedî dostları, partnerleri ya da müttefikleri değil; ebedî çıkarları olduğu düşüncesinden hareketle, ABD Türkiye’nin Ortadoğu’da bölgesel güç olduğunu görmezden gelmemiş ve ilişkilerini yeni bir boyuta taşıma gayreti içerisine girmiştir. Türkiye-ABD ilişkilerinin geleceğine bakıldığında hayati çıkarlar çatışmadığı sürece uzlaşmanın mümkün olacağı gözlemlenebilmektedir.

Devamını Oku
Reklam
Yorum Yapmak İçin Tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Copyright © 2022 Orbis Medya Bilgi ve İletişim Teknolojileri Ltd. Şti. Her hakkı saklıdır. Web sitemizdeki haber, makale ve içeriklerin her hakkı saklıdır. İçeriklerimizin izinsiz kullanımı halinde yasal işlem başlatılacaktır.