Paris’teki Rusya ve Çin’in katılmadığı Suriye toplantısında, ayrışma çok ciddi bir biçimde, bir kez daha ortaya çıktı. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Rusya ile Çin’i Suriye sorununun çözümünü engellemekle suçladı ve “bedel ödersiniz” diyerek tehdit etti.
Suriye sorununda ABD’nin yanında yer alan İngiltere, Fransa ve Almanya’nın bu tehdit karşısındaki tavırları “suskun kalmak” oldu. Bu arada en keskin çıkış Rusya’ya kafa tutan Katar’dan geldi. Katar’ın hem Başbakanı hem de Dışişleri Bakanı olan Hamad al Tahni Suriye’ye derhal askeri müdahale istedi.
Tahni, “Bugüne kadar BM Güvenlik Konseyi kararı olmadan hareket ettik (Muhalefetin silahlandırılması), o zaman yine Konsey kararına gerek kalmadan müdahale de edebiliriz” dedi. Bu durumda, Paris’teki toplantıda Batı ile Körfez’deki Arap ülkelerinin Suriye’ye askeri müdahale konusunda, geçmişe göre, daha kararlı oldukları anlaşılıyor.
***
Peki, Batılılar şimdi Katar şeyhinin peşine mi takılacaklar? Tabii ki takılmayacaklar. Diplomasinin tüm olanaklarını seferber edecekler. Ve her şeye karşın, Rusya ve Çin’i ikna etmenin bir yolunu aramayı sürdürecekler.
Clinton’ın masaya koyduğu yeni öneri şöyle: BM Sözleşmesi’nin 7. Bölümünde öngörülen önlemleri de kapsayan bir karar tasarısı Güvenlik Konseyi’nde artık kabul edilmeli. Kofi Annan’ın bir ara dönemi öneren Cenevre planıyla birlikte, BM Sözleşmesi’ndeki 7 numaralı bölümün silahlı güç kullanımını öngören maddeleri de Konsey’den geçirilmeli. İşte o zaman Suriye’ye askeri müdahalenin kapısı ardına kadar açılmış olacak.
Bakınız 7. Bölümün 42. Maddesi ne diyor:
“[Silah kullanımını içermeyen önlemler yetersiz kaldığı takdirde], Uluslararası barış ve güvenliğin korunması ya da yeniden kurulması için hava, deniz ve kara kuvvetleri aracılığıyla, [Güvenlik Konseyi] gerekli saydığı her türlü girişimde bulunabilir.”
***
Rusya’nın Clinton’ın bu son önerisini kabul etmesi beklenebilir mi? Bu sorunun yanıtını düşünürken Moskova’dan gelen tepkilere bakalım: Bir kere Clinton’ın tehditkâr sözlerini Rus Dışişleri “uygunsuz bir açıklama” olarak niteledi.
İkincisi, Esad’ın desteklendiği iddiası reddedildi ve “Moskova lider desteklemiyor, iktidarla muhalefetin diyaloğa girmesine çalışıyor. Suriye’de gereken şey siyasi bir temelin oluşturulmasıdır. Yoksa ‘kim kimin müşterisidir felsefesiyle’ hareket edilmiyor” yanıtı verildi.
Üçüncüsüyse Dışişleri Bakanı Lavrov’dan geldi. Lavrov, Almanya Dışişleri Bakanı Westervelle ile görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada “BM’nin Suriye’ye askeri müdahaleye yönelik zorlamalarının onaylanmayacağını” söyledi.
Eh, Clinton’ın önerisine böylece yanıt verilmiş olmuyor mu?
***
Çin mi? Çin’den dün hiç ses çıkmadı. Yoksa Pekin, Clinton’ın tehdidini ciddiye mi almadı?
Şu da var: Clinton’ın sözleri ABD dış politikasını bağlıyor mu? Bağlıyorsa ne kadar bağlıyor? Bakalım Washington, Clinton’ın bu çıkışına onay verecek mi? Bu durumun da belli olması gerek…
Engin Özpınar
Olay Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
Yazarın tüm yazıları için tıklayın. / Yazara E-Posta atamak için tıklayın.