Başkanlık Sistemi Tartışmaları Yeniden Alevlenirken…
Başkanlık Sistemi tartışmaları Türkiye’de yeniden alevlenirken, Başkanlık Sistemi ‘nin en iyi uygulandığı ülkelerden Amerika Birleşik Devletleri’ni incelemek istedik. Başkanlık Sistemi nedir ve Amerika Birleşik Devletleri’nde nasıl uygulanır, sizler için araştırdık…
Amerika Birleşik Devletleri kendine özgü kongre ve başkanlık sistemi ile yönetilen, 50 eyaletten oluşan federal bir devlettir. Amerika Birleşik Devletleri siyasal yapısı, güçler ayrımı, kontrol ve denge ile federalizm gibi üç önemli ilkeye dayanmaktadır. Yetkiler önce federal düzeyde, yasama, yürütme ve yargı organları arasında, sonrasında ise federal hükümet ile eyaletler arasında paylaşılmıştır. Yetkilerin bu şekilde dağıtılması, bu organlar arasındaki çatışma ve iş birliğinin dengelenmesine yol açarak Amerikan hükümetlerinin federal ve eyalet düzeyinde en etkili şekilde çalışmalarına yol açmaktadır.[1]
Güçler ayrılığı çerçevesinde ülkedeki yasama görevini Senato ve Temsilciler Meclisi’nden oluşan Kongre üstenmektedir. ABD’ye özgü bu kongre başkanlık sistemi ‘nde yürütmenin başında Başkan yer almakta, yargı görevi ise Federal Anayasa Mahkemesi tarafından yapılmaktadır. Yani Amerika Birleşik Devletleri’nde yasalar Senato ve Temsilciler Meclisi tarafından yapılmakta, Başkan tarafından uygulanmakta ve söz konusu her iki sürecin yasalara uygunluğu Federal Anayasa Mahkemesi tarafından kontrol edilmektedir.
Avrupa’da bolca örneği olan demokratik sistemlerin aksine Amerika Birleşik Devletleri’nde seçim ve yönetim süreci biraz daha farklıdır. Türkiye’de ve İngiltere gibi diğer pek çok Avrupa ülkesinde, genel seçimler yapılmakta bu seçimlerde galip gelen parti hem parlamentoda çoğunluğu kazanmakta, hem de tek başına hükümeti kurabiliyorsa, yürütmeye de kendi liderini başbakan olarak getirmektedir. Bu sistemlerde Cumhurbaşkanlığı görevi sembolik kalmakta ve neredeyse yürütmeye dair tüm yetkiler başbakan ve bakanlar kurulunda toplanmaktadır. Başbakanın görev süresi ise en uzun vadede (eğer kazanması mümkün değil ise) bir sonraki genel seçime, en kısa vadede ise partisi parlamentoda çoğunluğu yitirene kadardır. Çünkü parlamentoda çoğunluğu kazanan parti ya da partiler başbakanı ve haliyle hükümeti güven oylamasıyla düşürebilmektedirler. Oysa Amerika Birleşik Devletleri’nde Başkan’ın görevi beş yıldır ve Başkan’ın ait olduğu parti Kongre’de azınlık durumuna düşse bile bu görev ekseriyetle sürmektedir.
Amerika Birleşik Devletleri’nde yönetim örneğini verdiğimiz Avrupa demokrasilerinden ya da Türkiye’den oldukça farklıdır. Kongre üyeleri Başkan’dan ayrı olarak seçildiğinden bu iki organ kararlarını büyük ölçüde birbirinden bağımsız olarak oluştururlar. Dolayısıyla Avrupa demokrasilerinde olduğu gibi parlamento ile hükümet arasında yapılan türde bir ilişkilendirme yapılamaz. Bu nedenle Amerika Birleşik Devletleri’nde karar alma sürecini değerlendirirken Başkan’ın temsil ettiği yürütme ile yasama görevini üstlenen Kongre’yi ayrı ayrı ele almak gerekir.[2] Diğer pek çok parlamenter sistemden farklı olarak Amerika Birleşik Devletleri’nde yasama ile yürütme arasında kesin bir çizgi vardır ve bu Amerikan Anayasası’nda da açıkça belirtilmiştir.
Öte yandan yine klasik parlamenter sistemlerden farklı olarak Başkan’ın ve Kongre üyelerinin seçimlerinin birbirleri ile bağlantısı olmaması, bu ülkede, klasik parlamenter sistemlerde görülen parti disiplinin de gelişmemesine neden olmuştur.[3]
Amerika Birleşik Devletleri Kongresi, her eyaletin 2 temsilci gönderdiği Senato ile eyaletlerin nüfusları oranınca temsilci gönderdikleri Temsilciler Meclisi’nden oluşmaktadır. 50 eyaletten oluşan Amerika Birleşik Devletleri’nde 100 senatör bulunmakta, Temsilciler Meclisi’nde ise 435 üye yer almaktadır. Amerikan Anayasası’nın 1. Maddesinin 1. Bölümünde, yasama yetkisinin Kongre’de olduğu açıkça belirtilmiştir.
Kongre’nin büyük çoğunluğunu oluşturan Temsilciler Meclisi’ne ilişkin düzenlemeler Amerikan Anayasası’nın 1. Maddesinin 2. Bölümünde yer almaktadır. Anayasa’ya göre, Temsilciler Meclisi üyeleri eyaletleriinn nüfuslarıyla orantılı olarak seçilir. Buna göre Alaska, Delaware, Kuzey ve Güney Dakota sadece birer temsilciyle temsil edilirken, nüfusu en yoğun olan California Eyaleti 43 milletvekiliyle Temsilciler Meclisi’nde temsil şansı yakalamaktadır.
Amerikan yasalarına göre Temsilciler Meclisi’ne seçilebilmek için 25 yaşını doldurmak, en az 7 yıl Amerika Birleşik Devletleri vatandaşı olmak ve seçildiği eyalette ikamet etme şartı aranmaktadır. Amerikan Anayasası’nda Temsilciler Meclisi üyelerinin görev süreleri 2 yıl olarak belirtilmiştir. Tekrar seçilme şansları da olan Temsilciler Meclisi üyelerinin görev süreleri, ölüm ve benzeri haller dışında ancak Meclis’in üçte iki çoğunluğuyla 2 yıldan önce sona erdirilebilmektedir.
Temsilciler meclisinin iki yıllık görev süresince iki oturum yapılmakta ve yasama görevi Senato ile birlikte üstlenilmektedir. Senato’nun aksine Temsilciler Meclisi’nde iki yılda bir yenileniyor olması, üyelerde tekrar seçilme kaygısı yaratmakta ve seçmen taleplerinin daha fazla dikkate alınmasına neden olmaktadır. Bu, ilerleyen bölümlerde değinileceği gibi, lobiciler için de önemli bir fırsat olarak değerlendirilmektedir.
Kongre’nin diğer yarısını oluşturan Senato’nun yetki ve sorumlulukları ise Amerikan Anayasası’nın 1. Maddesi’nin 3. Bölümü’nde açıklanmıştır. Senato, Temsilciler Meclisi ile birlikte yasama görevini üstlenmektedir.
Amerikan yasalarına göre senatör olunabilmesi için en az 30 yaşında ve 9 yıldan fazla Amerika Birleşik Devletleri vatandaşı olmasının yanı sıra temsil edilecek eyalette ikamet edilmesi şartı aranmaktadır. Buna göre Senato üyeleri altı yıllığına seçilmekte ve iki yılda bir yapılan seçimlerde üçte biri yenilenmektedir. Aynı eyaletten seçilmiş olan iki senatörün görev süresi aynı anda sona ermemektedir.
Senatörler sayıca az, görev süreleri de görece fazla olmasına rağmen yasama yetkisi Senato ile Temsilciler Meclisi arasında eşit şekilde dağıtılmıştır. Yani Amerika Birleşik Devletleri’nde Rusya’daki Duma gibi alt meclis üst meclis ilişkisi söz konusu değildir. Kongre’nin her iki kanadı yan yana değerlendirilmek durumundadır. Sadece gelir doğuran ve tahsisatlarla ilgili yasa teklifleri önce Temsilciler Meclisi’ne sunulmaktadır. Buna karşılık antlaşmaların, bankaların, üst düzey bürokratların ve büyükelçilerin atanmalarıyla ilgili onayların verilmesi Senato tarafından yapılmaktadır. Bunların dışındaki yetkileri ise birlikte kullanmaktalar.[4]
Amerikan siyaset arenası siyasi partiler noktasında çok bereketli sayılmaz. Bilindiği gibi Amerikalıların büyük bölümü Demokrat Parti ve Cumhuriyetçi Parti arasından seçim yapmak durumunda kalmaktadır. Anayasasında siyasi partilere ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmayan ülkede ulusal düzeydeki partilerin ikiden öteye gidememesi tamamen Amerika’ya özgü bir olgu olarak değerlendirilmektedir. Eyalet düzeyinde Cumhuriyetçi ve Demokrat Parti dışında başka partiler de bulunsa da bunlar ulusal düzeyde kabul görmemektedir.[5]
Amerika Birleşik Devletleri’nin bu iki partili yapısını korumasında toplumun her kesiminin, hemen her baskı grubunun kendisini lobicilik yaparak ifade etme şansı bulması da etkilidir. Mevcut Amerikan siyasal yapısına bakıldığı zaman siyasi parti kurup iktidara gelmeye çalışmaktansa (ki bu günümüz konjonktüründe pek de mümkün görünmemektedir) lobi faaliyetleri ile mevcut iktidarı yönlendirmeye çalışmak çok daha kolay ve akılcı sayılmaktadır.
Demokrat Parti ile Cumhuriyetçi Parti arasında derin ideolojik farklılıkların bulunmaması da lobicilerin işlerini kolaylaştırmaktadır. Ancak ciddi ideolojik farklar olmasa da Demokrat Parti Barack Obama başkanlığında yapılan sağlık reformu örneğinde olduğu gibi sosyal politikalarla farklılaşmakta, Cumhuriyetçi Parti ise serbest piyasayı savunmaktadır. Demokrat Parti daha çok alt gelir grubu, işçi sınıfı ve başta siyahlar olmak üzere azınlık grupları tarafından desteklenmekte ve liberal parti olarak bilinirken Cumhuriyetçi Parti, iş dünyasının temsilcileri, işveren çevresi, yüksek gelir grubuna mensup kişiler ve dini açıdan daha tutucu kişiler tarafından desteklendiği için muhafazakar parti olarak bilinmektedir.[6]
Amerika Birleşik Devletleri’nin politik sistemi içerisinde önemli bir diğer nokta ise lobilerdir. Lobiler bu ülkenin gerek iç, gerekse de dış politikasında önemli etkiler yaratmakta, hükümetleri kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmeye çalışmaktadırlar.
[1] Tayyar Arı, Amerika’da Siyasal Yapı, Lobiler ve Dıs Politika, Bursa: MKM Yayınları, 4. Baskı, 2009, Sayfa 21
[3] Tayyar Arı, Uluslararsı İlişkiler Teorileri, İsranbul: Alfa Yayınları, 3. Baskı, 2004, Sayfa 193
[4] Tayyar Arı, Uluslararsı İlişkiler Teorileri, İsranbul: Alfa Yayınları, 3. Baskı, 2004, Sayfa 40
[5] ARI, A.g.e. Sayfa 23-24