I. Dünya Savaşı'nda Revizyonist Cephe
Connect with us

Siyasi Tarih

I. Dünya Savaşı’nda Revizyonist Cephe

Yayınlandı

on

1.1. I. Dünya Savaşı Öncesi Genel Durum:

18. yüzyılın ikinci yarısında başlayan Sanayi Devrimi sonrasında Avrupa ülkelerinin hammadde ve pazar arayışları başlamıştır. Bu arayış Avrupa ülkelerinin dünyanın uzak coğrafyalarına açılmalarına neden olmuş, adeta dünya bu ülkeler arasında parsellenmeye, sömürülmeye başlanmıştı. Ancak İngiltere, Fransa, Rusya, Hollanda gibi devletler sömürgecilik konusunda hızlı davranırken, Almanya ve İtalya bu yarışa daha sonra gireceklerdir.

1870’li yıllarda siyasi birliğini tamamlayan Almanya ve İtalya’nın da hammadde ve pazar arayışlarıyla sömürgecilik faaliyetlerine girişmesi Avrupa’da kutuplaşmanın temelini oluşturmuştur. Çünkü Almanya başta olmak üzere bu iki ülkenin yeni sömürgeler bulma olanakları yoktu. Çünkü mevcut bölgeler sözünü ettiğimiz diğer Avrupalı devletler tarafından adeta parsellenmişti. Bu aşamada Almanya’nın İngiltere, Fransa gibi devletlerin sömürgelerini hedef almaktan başka bir çaresi kalmadı. Bu durum güçlü devletlerin birbirleriyle mücadelesine sebep oldu. Bu mücadele sonunda “üçlü ittifak” ve “üçlü itilaf” blokları, daha doğru bir tabirle “revizyonist” ve “statükocu” ülke blokları uluslararası arenada kendilerini göstermeye başladı. Bloklaşmalar da I. Dünya Savaşı’nın yaşanması için gereken koşulları sağladı.

Savaşın çıkması için gereken kıvılcım ise paylaşım mücadelesi verilen Balkanlardan çıktı. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu veliahdı Franz Ferdinand ve eşinin 28 Haziran 1914’te Sırp Kara El örgütüne mensup Gavrilo Princip tarafından öldürülmesi bardağı taşıran son damla oldu.

2.1. I. Dünya Savaşı’nın Başlaması ve Revizyonist Ülkeler:

Avusturya-Macaristan İmparatorluğu veliahdı Franz Ferdinand ve eşinin öldürülmesi tüm dünyada yankı bulsa da kimse o an için bunun bir dünya savaşına neden olacağını öngöremedi. Ancak bu olaydan tam bir ay sonra, 28 Temmuz 1914’te Avusturya-Macaristan ordusu Sırbistan’a girince, önce tüm Avrupa’yı sonra da dünyayı içine alacak bir savaş çıkacağının ilk belirtileri olgunlaşmaya başladı.

Avusturya-Macaristan ordusunun müttefiki Almanya’dan güvence aldıktan sonra Sırbistan’a girmesi ardından Rusya genel bir seferberlik ilan etti. Savaş öncesinde Rusya’nın seferberlik ilan etmesini savaş nedeni sayacağını açıklayan Almanya da dediğini yaptı ve Rusya’ya savaş ilan etti. Ancak Alman ordularının hedefi Rusya değil, bir ay içerisinde ele geçirmeyi umdukları Fransa’nın başkenti Paris oldu. Alman Genelkurmay Başkanı Kont Alfred von Schlieffen planına göre tarafsız Belçikaya giren Alman ordusu Paris’e ilerlemeye başladı. Bu sırada Belçika’nın tarafsızlığının garantörü olan İngiltere de savaşa girdi ve o da Almanya’ya savaş ilan etti.

Böylelikle savaşın iki kutbu da belirlenmeye başladı. Bir yanda Almanya’nın başını çektiği ve Avusturya-Macaristan İmp., Bulgaristan, Osmanlı İmp. ile İtalya’dan oluşan revizsyonist kutup, öte yanda İngiltere, Fransa, Rusya, Sırbistan, İtalya ve Amerika Birleşik Devletleri’nden oluşan statükocu kutup.

2.1.1. Almanya’nın Politikaları:

Ulus birliğini geç oluşturan Almanya buna karşın ekonomik, siyasi ve askeri anlamda rakipleri olan İngiltere, Fransa ve Rusya gibi ülkeleri kısa sürede yakalamayı başardı. 1914’e gelindiğinde Almanya, söz konusu ülkelerle ekonomik, siyasi ve askeri yönden başa baş noktaya geldi. Hatta kimi verilere göre daha da ileri giden Almanya, 1914’te sanayileşme ve işgücü alanında İngiltere’den daha ileri bir seviyeye ulaştı.

II. Wilhelm döneminde, Almanya, diğer Avrupa ülkeleri gibi hammadde ve Pazar arayışına girmiş ve emperyal bir politika izlemiştir. Bu süreçte zaman zaman sömürgeleri konusunda komşu devletlerle sürtüşmeye de girmiştir. Bu, bir takım dostlukları zedelemiş ve Almanya’ya karşı (daha önce de belirtildiği gibi) Fransa, İngiltere ve Rusya bir anlaşma imzalayarak kutup oluşturmuştur.

Almanya siyaset alanında ve denizlerde, o sırada İngiltere’ye ait olan küresel konumu ele geçirmek ve böylece İngiltere’yi otomatik olarak daha alt statüye indirgemek istiyordu. Öte yandan Alman Ulusal Birliği’nin kurulduğu 1871 ile I. Dünya Savaşı’nın çıktığı 1914 tarihleri arasında Avrupa tarihinin hiç değişmeyen öğesi Almanya ile Fransa arasındaki düşmanlık olmuştur. Fransa’nın 1871 Alman yenilgisi bu düşmanlığın en önemli etkenidir. Aynı zamanda Alsace-Lorraine’in kaybedilmesi ve iki ülke için, hem ekonomik hem de askeri önemi, bu düşmanlıklarda etkili olmuştur. Çünkü iki ülke arasındaki en önemli savunma noktaları olan Alsace-Lorraine ve Ren Nehri Köprüleri’ne sahip olmak önemliydi.

Alman İmparatorluğu 1914’e gelinirken, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile ittifakı dışında, Avrupa’da güçlü bir müttefike sahip değildi. Belki de savaşın daha başındaki bu durum, savaşın sonucunu belirleyecek olaylarda Alman stratejisinin savaşın kaybı konusundaki en büyük eksikliğiydi. Çünkü Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun çok uzun ömürlü olamayacağı, 1914’lerde neredeyse kesin gibi duruyordu. Almanya’nın oluşturmak zorunda kaldığı diğer ittifakları da (Osmanlı İmparatorluğu ve Bulgaristan) savaşın sonucuna etki edebilecek ekonomik ve askeri düzeyde değildi. İşte bu nedenlerle Almanya için güvenilmesi gereken tek güç, kendi öz gücüydü. Ancak bu da statükocu devletleri yenecek çapta bir güç değildi.

2.1.2. Avusturya Macaristan İmparatorluğu’nun Politikaları:

Fransız Devrimi sonrasında başlayan milliyetçilik akımlarıyla sarsılan ve her geçen gün güç kaybeden Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun karşısındaki en büyük tehdit, Rusya ve Rusya’nın Pan-Slavizm politikalarıydı. Ülkenin savaşa girmesinde ise daha önce kendisine bağlı olan Sırbistan’ı etkisiz hale getirmek amacı vardı. Bu amaçla Sırbistan’a giren Avusturya Macaristan Ordusu başarılı olamasa da tüm dünyayı bu savaşın içine çekmiş oldu.

Öte yandan Rusya, Doğu Avrupa’ya ve Balkanlar’a doğru güç alanını genişletmek için bölgedeki Slav unsurlarla yakın ilişkiler geliştirmeye başladı. Bu amaçla gerek Osmanlı içindeki, gerekse de Avusturya-Macaristan İmparatorluğu içindeki tüm etnik unsurlara destek olmaya başladı.

Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun savaş boyunca durumu ve izlediği politikalar kendisi gibi bir imparatorluk olan Osmanı’dan farklı değildi. İki imparatorluk da kendi geleceklerini tamamen bu savaşın sonunda alınacak bir galibiyete bağlamışlardı. Yani savaş, her iki imparatorluk için de bir ölüm-kalım mücadelesiydi. Kazanırlarsa mevcut durumlarından daha kuvvetli ve etkili olacak, kaybederlerse yok olacaklardı. Nitekim kaybettiler ve her ikisi de yok oldu.

2.1.3. Bulgaristan’ın Politikaları:

Osmanlı İmparatorluğu’nun gerilemeye başlaması, Fransız İhtilali sonrasında başlayan milliyetçilik akımları ve Çarlık Rusyası’nın da desteğiyle, Balkanların tümünde olduğu gibi Bulgaristan’da da ulusal kurtuluş hareketi alevlenmiş, 93 Harbi’nden yenilgiyle çıkan Osmanlı İmparatorluğu, Bulgaristan’ı 1878 yılında içişlerinde bağımsız prenslik olarak, 1908’de ise tam bağımsız çarlık olarak tanımıştır.

Bulgaristan’ın Balkan Savaşları sonrası konumu, Yunanistan-Sırbistan-Karadağ-Romanya ile batıda Osmanlı İmparatorluğu arasındadır. Savaş öncesi dönemde diğer Balkan Devletleri ile olan düşmanlığı, Bulgaristan için Almanya ile ittifaktan başka bir seçenek bırakmamıştır. Çanakkale Savaşı’nda Osmanlı İmparatorluğu’nun direnişi sonrasında revizyonist ülkelerin kazandığı büyük zafer de Bulgaristan’ın bu ülkeler arasında yer almasına neden olmuştur.

2.1.4. Osmanlı İmparatorluğu’nun Politikaları:

I. Dünya Savaşı’na sonradan giren Osmanlı İmparatorluğu revizyonist ülkeler arasında yer almıştır. Almanya’nın savaşı daha geniş bir coğrafyaya yaymak, Osmanlı’nın Halifelik makamından yararlanmak amacıyla desteklediği süreç, Osmanlı’nın da kaybettiği toprakları almak güdüsüyle ilerlemiştir.

İmparatorluğun savaşa girmesi ise Rus limanları Odessa ve Sivastopol’un bombalanmasıyla olmuştur. Akdeniz’de İngilizlerden kaçan iki Alman gemisi olan Goben ve Breslav Çanakkale Boğazı’ndan geçerek Osmanlı İmparatorluğuna sığınırlar. Osmanlı İmparatorluğu bu iki gemiyi satın aldığını bildirerek İngilizlere vermeyi reddeder ve gemilerin adları da Yavuz ve Midilli olarak değiştirilir. Daha sonra bu iki Alman gemisi mürettebatı Türk kıyafetleri girmiş bir şekilde Karadeniz’e açılarak Rusya’Nın Odessa ve Sivastopol limanlarını bombalar. Bunun üzerine Rusya’nın Osmanlı Devleti’ne savaş açmasıyla İmparatorluk fiilen savaşa girmiş olur.

Osmanlı İmparatorluğu’nun savaşa girmesi, savaşın kaderini değiştiremese de süreci oldukça farklılaştırır. Böylelikle savaş geniş bir alana yayılırken Almanya rahat bir nefes alır. Yeni cepheler açılıp, mevcut cepheler genişlerken statükocu devletlerin, özellikle de Rusya’nın işi zorlaşmıştır.

2.1.5. İtalya’nın Politikaları:

I. Dünya Savaşı’nın başında tarafsız olmasına rağmen, 1915’te Londra Paktı ile İtilaf Devletleri arasına katılan İtalya’ya savaşa girmesi koşuluyla birçok toprak vaadinde bulunuldu. Bunlar Trento, Trieste, Istria, Dalmaçya ve Osmanlı Devleti’nin bazı bölgeleri idi. İtalya öte yandan savaş öncesi dönemde mevcut sömürgelerini korumak isterken, aynı zamanda Ortadoğu, Balkanlar ve Afrika’daki gücünü de arttırmak istedi. Bu amaçlara ulaşacağına inan ve statükocu devletlerin vaatlere güvenen İtalya savaşa girerek, mücadeleye başladı.

Ancak savaşın İtalya’ya maliyeti beklediğinden de ağır olmuştur. Savaş süresince 600.000 İtalyan askeri yaşamını yitirdi ve İtalya ekonomisi tamamen çöktü. İtalya için daha da kötüsü savaşın sonucunda İtalya’ya verilen sözlerden çoğu tutulmadı. St. Germain Antlaşması ile İtalya galip tarafta olmasına karşın yalnızca Trento, Trieste ve Bolzano’yu alabildi. Bu sonuç İtalyan toplumu arasında büyük hoşnutsuzluklara yol açtı.

1988'de Adana'da doğdu. Uludağ Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler, Anadolu Üniversitesi'nde Medya ve İletişim öğrenimi gördü. 2011'de Olay TV'de dış haber editörü olarak gazeteciliğe başladı. 2014'te Al Jazeera Turk'e katıldı. Blog, makale ve haber dallarında 6 ödülü bulunuyor. Politik Akademi'nin genel koordinatörlüğünü üstleniyor.

Devamını Oku
Reklam
2 Yorum

2 Comments

  1. Nörologg

    12/05/2016 at 21:14

    Üstat İtalya’yı hem revizyon hem de statüko gruba yazmışsın.

  2. Parlak Jurnal

    21/01/2019 at 16:44

    İlgili alanda güzel bir yazı olmuş, elinize sağlık. devam yazılarınızı bekliyoruz.

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Copyright © 2022 Orbis Medya Bilgi ve İletişim Teknolojileri Ltd. Şti. Her hakkı saklıdır. Web sitemizdeki haber, makale ve içeriklerin her hakkı saklıdır. İçeriklerimizin izinsiz kullanımı halinde yasal işlem başlatılacaktır.