Taksim Gezi Parkı’nda başlayan olaylar kısa sürede Türkiye’yi sararken, insanlar kafasında oluşan sorulardan birisi de şuydu: “Bu insanlar ne istiyor, olayların sebebi sadece birkaç ağaç mı? Yoksa…”
Bu sorunun cevabını bulmak için Politik Akademi koordinatörlerinden Tuğrul Sarıkaya ile birlikte yollara düştük ve soluğu Taksim’de aldık. Taksim bizi her zamankinden farklı karşıladı. Önce şaşırsak da ortama alıştık ve insanlarla sohbet etmeye başladık. İnsanlara kim olduklarını ve ne istediklerini sorduk… İşte cevaplar…
Didem Okay – Fikir Kulüpleri Federasyonu:
Didem bizimle röportaj yapmayı kabul eden ilk kişi oldu. Niçin buradasın dedim ve o da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın politikalarına tepki duyduğu ve üslubunu doğru bulmadığı için burada olduklarını söyledi.
Fikir Kulüpleri Federasyonu üyesi olan Didem, tepkinin bir iki ağaça indirgenmesinin yanlış olduğunu ve Gezi Parkı’ndaki herkesin ortak noktasının “özgürlük talebi” olduğunu belirtti. Burada herkesin ortak sloganı “Hükümet İstifa!” dedi.
Didem’e “Peki, sizin olmasını istediğiniz Türkiye nasıl bir ülke?” diye sordum. O da Fikir Kulüpleri Federasyonu’nun sosyalist bir görüşte olduğunu ve kendisinin de sosyalizmi savunduğunu söyledi. Türkiye’nin sosyalizmle daha özgür ve iyi olacağını savundu.
Genç bir sosyalist olarak Gezi Parkı’nda tepkisini ortaya koyan Didem’e o sırada çevremizde bizi dinleyen türbanlı kız arkadaşları hakkında ne düşündüğünü sordum. Burada türbanlı insanların rahat olup olmadıklarını sorguladım. Didem, türbanlı arkadaşlarını gösterip burada birlikte çalıştıklarını ve kimsenin türbana karşı bir önyargısı olmadığını söyledi. Aslında manzara bunu net olarak ortaya koyuyordu: Gezi Parkı’nda “mahalleler” arasındaki duvarlar sanki yıkılmış gibiydi…
Fırat Arslan – Polis Kardeşi
Gezi Parkı’nda örgütlü gençler olduğu kadar hiçbir örgüte üye olmayan ve hatta kendi deyimleriyle “politikayla çok da ilgilenmeyen” gençler de vardı. Bunlardan birisi de Fırat. Fırat bizi kurdukları çadırda ağırladı ve sorularımıza cevap verdi.
Fırat da tıpkı Didem gibi daha fazla özgürlük istediklerini söyledi. Park’ın sembolik olduğunu ve faşizan dediği hükümete karşı bu parkı korumak istediğini vurduladı. 8 gündür parkta kamp kuran ve bu süreçte eve hiç uğramayan Fırat’ın kolunda kan grubunun yazdığını fark edince, bunun nedenini sordum. O da çatışmaların başladığı günden bu yana çok sayıda arkadaşının yaralandığını ve kendisi de yaralanırsa kan grubunun bilinmesini istediğini söyledi. Fırat, parktaki çoğu kişinin kolunda kan grupları yazdığını da belirtti.
Çatışamlara da katılan Fırat’a korkup korkmadığını sordum. Korkuyorum bazen ama buradan asla geri çekilmeyeceğim dedi. Fırat ölümü bile göze almış, sorun değil diyor.
Fırat’ı farklı kılansa bir polis kardeşi olması. Ağabeyinin İstanbul’da çevik kuvvette görevli olduğunu hatta bir iki akşam karşı karşıya geldiklerini söyledi. Nasıl yani, dedim: O da abi kardeş farklı saflarda nasıl çatıştıklarını anlattı. Abine kızıyor musun diye sordum: ne yapsın o da onun işi demekle yetindi. Abisinin de kendisi gibi bu ülkenin iyiliğini istediğini söyledi.
Arcan Başçı – Yemek Dağıtım Çalışanı
Gezi Parkı’nda herşey bedava… Kitap, degi, su, yemek ve çok daha fazlası… Gezi Parkı’na dışarıdan yardım yağıyor denilebilir. Öyle ki yemek dağıtımı yapılan standların üstünde “Daha fazla yemek kabul edemiyoruz” uyarısı var. Arcan Başçı da bu standlardan birisinde çalışıyor, gelen yemeklerin herkese ulaşmasını sağlıyor.
Arcan’a burada neler duyup, düşündüğünü sordum. İnsan türünün bir kümesi olmadığını söyledi Arcan, Gezi Parkı’nda bu bilinçe çalıştıklarını ve herkesin bir olduğunu kaydetti. Arcan, parkta gözleri olan herkesin görebileceği bir güzellik, paylaşım olduğunu, bunun bozulmasını istemediğini söyledi.
Siyasi görüşünü sordum, hayatında ilk defa böylesine politik bir ortamda bulunduğunu dile getirdi. Daha önce hiçbir eylem ya da protesto gösterisine katılmamış ve bu onun için ilk olmuş.
Türkiye’nin sorunu ne dedim, “insanları bu güne kadar yarayı kendi yaralarından ibaret sandılar” dedi. Arcan, insanın yönlendirmeye açık olduğunu belirtip, insanların bugüne kadar başkalarının yaralarına baktırılmadığını söyledi. Bugün ise parkta herkesin bir olduğunu, birlikte olduğunu kaydeden Arcan, bugüne kadar hiçbirşeyi kaybetmekten korkmadığını ama bu parktaki birlikteliğe tanklık ettikten sonra bunun kaybolmasından korkmaya başladığını söyledi.
Murat Ezer – Nor Zartonk
Gezi Parkı’nda sadece gençler de yok. Türkiye’nin kozmopolit yapısının bir parçası olan Kürtler ve Ermeniler de Gezi Parkı’nda kurdukları standlarla taraflarını belli ediyor. Ermeniler Nor Zartonk çatısı altında hemen Hrant Dink Caddesi adı verilen köşedeki standta seslerini duyurmaya çalışıyor. Burada Murat Ezer ile konuşuyoruz. Murat Bey’e siz neden buradasınız ve ne istiyorsunuz diye soruyorum…
Murat Bey, uzun yıllardır Türkiye’de yaşananlara karşı demokratik yollarla tepkilerini gösterdiklerini söylüyor. Burada sadece Ermeniler için değil işçiler, öğenciler için de olduklarını söyleyen Murat Bey, herkesin “demokrasi, özgürlük, eşitlik ve adalet” talebinde birleştiğini söylüyor.
Murat Bey, yaşanan can kayıplarına ve yüzlerce yaralıya rağmen kimsenin istifa etmediğini söylüyor ve bunun yanlış bir tutum olduğunun altını çiziyor.
Siz burada yaptığınız eylemlerle Türkiye’de birşeylerin değişebileceğine, değişime samimi olarak inanıyor musunuz diye soruyorum. Murat Bey, “74’te Kıbrıs Savaşını gördüm, 77’de 1 Mayıs’ta da buradaydık, 79’da İran’da devrimi görüm, 80 ihtilalini yaşadım, Sovyetlerin yıkılışına tanıklık ettim” diyerek dünyanın sürekli değiştiriğini ve Türkiye’nin de değişebileceğini söyledi.
Murat Bey, tüm parktaki ortak tepkiyi de dile getirdi: Medyanın taraflı olduğunu ve hükümetten ekonomik kaygılarla çekindiğini söyledi. Medya patronlarının hükümetle ekonomik ilişki içerisine girmesini doğru bulmadığını ve bunun basının bağımsızlığını yok ettiğini vurgulayan Murat Bey, “ne yazık ki Türkiye’deki olayları Danimarka televizyonlarından izliyorum” dedi.
Hüseyin Tosun – Eğitim-Sen 3 Nolu Şube Bşk.
Sendikalar da Gezi Parkı’ndaydı… Bir öğretmen ve Eğitim-Sen 3 Nolu Şube Başkanı Hüseyin Toslun’la da sendikasının standında tanıştık. Hüseyin Bey’e burada ne yaptıklarını, gençleri nasıl bulduklarını sordum.
Emek alanında haklarının gaspedildiğini söyleyen Hüseyin Bey “bugün çok önemli bir süreç” dedi ve iktidarın kendilerine dayattıkları şeylere karşı direndiklerini vurguladı.
Burada yaşanaların son on yılın bir patlaması olduğunu dile getiren Hüseyin Bey’e bugüne kadar apolitik olarak görülen gençlerin tepkisini nasıl değerlendirdiğini de sordum. Bugüne kadar bir öğretmen olarak öğrencileri ve gençlerin politik ve sosyal olaylara uzak kalmasına üzüldüğünü belirten Hüseyin Bey, bu sürecin kendisini şaşırttığını ve umutlandırdığını söyledi.
Okan Yüksel
Politik Akademi Genel Koordinatörü, Uluslararası İlişkiler Uzmanı
Yazarın tüm yazıları için tıklayın. Yazara E-Posta atmak için tıklayın.
Pingback: Ekrem İmamoğlu'nun Seçim Zaferi | Politikakademi