ABD’nin müttefiklerine yönelik dinleme skandalı tüm Avrupa’yı ayağa kaldırırken…
Amerikalı ünlü siyasi düşünür ve stratejist Zbigniew Brzezinski ülkesinin küresel hegemonyasının sona erdiğini ilan etti.
Dinleme skandalı nedeniyle değil tabii.
Ama skandal ile Brzezinski’nin sözlerinin üst üste gelmesi heyecan yarattı.
ABD ile Avrupa arasındaki ilişkiler bugüne kadar hiç görülmedik biçimde gerilmişti çünkü.
Dünya bir pandomima kopmasını bekler durumdaydı.
***
Almanya ve Fransa, Washington’la bağlarını keserler miydi? Kesmezlerdi. Ama ciddi bir özeleştiri beklerler ve “Amerikan gizli servisleriyle bundan sonra yapılacak işbirliğinin yeni koşullarının belirlenmesini ve yeni bir çerçevenin çizilmesini” isterlerdi.
Almanya Başbakanı Angela Merkel, her şeye rağmen, Avrupa ile Amerika’nın ortak olduğunu vurguluyor; Obama’yı “ABD’nin de dünyada dostlara ihtiyacı var” sözleriyle uyarıyordu.
***
Brzezinski’ye geçelim…
85 yaşındaki siyaset bilimci Washington’daki Johns Hopkins Üniversitesi’nde kendisi hakkında yazılan bir kitabın tanıtım törenine davet edilmişti. Törende bir konuşma yapacak, hakkındaki kitabı yazan eski meslektaşlarına ve öğrencilerine teşekkür edecekti. Beklenti bu yöndeydi.
Ama Brzezinski beklenmedik bir şey yaptı; ABD’nin küresel hegemonyasını sorgulamaya başladı.
Brzezinski’ye göre ABD’nin egemenliği Soğuk Savaş’ın bitiminin ardından 13 yıl daha devam etti, ancak artık geçmişte kaldı; yakın bir gelecekte de açılan yaraların sarılması olanaksızdı.
Ne var ki, Washington dünya liderliğindeki iddiasını sürdürebilmek için mücadeleye devam edecek, bu amaçla da yeni yöntemler kullanacaktı.
***
Zbigniew Brzezinski haberini Ruslar izledi ve iletişim kanallarında yayına soktu. Savunma Politikası Konseyi’nden Dimitri Suslov, Brzezinski’nin hayli iddialı tezine sahip çıkarak ABD egemenliğinin başlıca iki nedenle yıkılmış olduğunu ileri sürdü.
Birinci neden: Çin, Hindistan, Brezilya, Türkiye ve Rusya gibi ülkeler çok büyük bir hızla gelişiyordu. Bu ülkelerin, ekonomik, politik, askeri ve diplomatik alanlarda güç olanakları artıyordu. Bunlar dinamik şekilde gelişen yeni güç merkezlerini oluşturuyorlardı.
İkinci neden: ABD, 90’lı yıllardaki Clinton yönetiminin yumuşak hegemonyasını George W. Bush’la birlikte sertleştirerek sürdürmek istedi. Ancak çok fazla hata yaptı. Dünyanın diğer güç merkezlerinin tepkisini çekti, protestolarla karşılaştı. Hedeflere ulaşamadı ve hegemonyanın sonuna yaklaştı.
***
Şimdi…
Başkan Barack Obama, Bush yönetiminin hatalarını yinelemek istemiyor.
Onun için… Diğer küresel aktörlerin gücünü tanıyor; onların çıkarlarının teslim edilmesi gerektiğini ve çok kutuplu dünyanın varlığını kabul ediyor.
***
Tabii Suriye etkenini de unutmamak gerek.
İç savaş, Esad’ın direnişi, muhalefetin yenilgisi, ABD’ye kendi gücünün sınırlarını da göstermiş oluyor…