Bölgemizde dengeleri değiştirebilecek, Türkiye için çok daha önemli gelişmeler yaşanıyor. Türkiye’nin bölgesindeki tarihsel rakibi İran, BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri ve Almanya ile oturduğu nükleer müzakere masasından bu kez anlaşmayla kalktı. 1979 İran İslam Devrimi’nden bu yana Tahran yönetimi ilk kez Batı ile bu kadar ciddi ve güven verici bir nükleer anlaşmaya imza attı.
Varılan ön anlaşma İran’ın barışçıl nükleer faaliyetlerini sürdürmesine ve %5 oranında uranyum zenginleştirmesine izin veriyor. Buna karşılık ABD ve AB’nin ekonomik yaptırımları azaltması ve ilk aşamada İran’ın 8 milyar dolarının serbest bırakılması öngörülüyor.
Ancak 6 aylık bu ön anlaşmanın dünyaya verdiği mesaj ve olası etkileri tüm bunların çok daha ötesinde…
Artık Yeni Bir İran’la Karşı Karşıyayız
İran ile Batılı devletlerin vardığı anlaşma önemli mesajlar içeriyor. İran geliştirdiği yeni söylem ve politikalarla kendisine dair olumsuz imajları yıkmasını en azından şimdilik başarmış görünüyor. Buradan yola çıkan kimi uzmanlar önümüzdeki dönemde Batı ile belirli konularda yakınlaşan, bölgesel krizlerde sözü dinlenen bir İran görürsek şaşırmamamız gerektiğini söylüyor.
Varılan anlaşma İran’ı da Batılı ülkeleri de, en azından şimdilik, tatmin etmeye yetmiş gibi. Her iki taraf da anlaşmadan karlı çıktığı görüşünde. ABD’de, varılan anlaşmayı Başkan Barack Obama’nın en önemli dış politika zaferi olarak görenlerin sayısı az değil. Avrupa’da da temkinli bir mutluluk hakim…
İran’da ise zafer havası var. Hasan Ruhani’nin Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturması üzerinden 100 gün bile geçmemişken kazandığı bu diplomatik başarı ekonomik darboğazdaki İran halkını fazlasıyla mutlu etmeye yetti. Ülkenin dini lideri Ayetullah Hamaney’den de Ruhani’ye tebrik geldi.
İran, Orta Doğu’da Dengeleri Değiştirebilir
Suriye politikasıyla, hiç geri adım atmadan, Rusya ile birlikte önemli bir zafer kazanan İran varılan nükleer anlaşma ile artık Orta Doğu’da çok daha güçlü ve etkili bir konuma gelmiş bulunuyor.
Batı ile sorunlarını çözmeye, ekonomik anlamda da güçlenmeye başlayan İran’ın, Orta Doğu’da dengeleri baştan aşağı değiştirme potansiyeli biliniyor. Bu çerçevede İran’ın etkisini arttırmasıyla Ortadoğu’da yeni ittifakların ve farklı bir güç dengesinin doğacağını savunanların sayısı hiç de az değil.
Önümüzdeki süreçte Suriye, Lübnan, Irak, Afganistan ve kimi Körfez ülkeleri üzerinde etkili olmaya başlayacak bir İran’ın bölgesel aktör olması işten bile görülmüyor. Bu ise karşımıza bambaşka bir Orta Doğu denklemi çıkartıyor…
İran Kazanırsa, Türkiye Kaybedebilir
İran ve Türkiye üzerine yapılan analizlerde genellikle sıfır toplamlı bir bakış açısı hakim. Yani yüz yıllardır rekabet içerisindeki bu iki gücün birisi kazanırsa, öteki kaybeder görüşü yaygın. Orta Doğu’nun mevcut durumu göz önüne alınınca zaten pozitif toplamlı bir senaryo pek de mümkün görünmüyor.
Orta Doğu’nun en önemli ülkeleri İsrail, Mısır ve Suriye’de büyükelçisi bile kalmayan Türkiye, Irak ve diğer bölge ülkeleriyle de ciddi sorunlar yaşamakta. Türkiye’nin durumu böyleyken İran bölgede Suriye, Lübnan, Irak ve birçok Körfez ülkesi üzerinde büyük etki kapasitesi kazanmış durumda.
Orta Doğu’da belirginleşmeye başlayan bu tablo, Ankara’nın Arap Baharı sürecinde izlediği politikalarındaki başarısızlıklarla da birleşince, Türkiye’nin bölgesel etkinliğinin ciddi ölçüde zayıflaması söz konusu olabilir.
Türkiye için oldukça kötü sayılabilen bu senaryonun gerçekleşmemesi için üç yıldır pek çok mecrada dile getirdiğimiz gibi Ankara dış politikasını gözden geçirmeli. Aksi halde bölgeden dışlanacak olan Türkiye’nin etki alanı, İran gibi pek çok ülke tarafından rahatlıkla doldurulacaktır.