Enerji bütün dünya ülkelerinde gerek ekonomik gerekse siyasi alanlarda belirleyici konumdadır. Yaklaşık olarak 70 yıldır söz konusu olan nükleer enerji kullanımı da, ülkelere bir yandan ekonomik üstünlük sağlarken, diğer taraftan da siyasi anlamda “güç ve prestij” kazandırmaktadır. Nükleer enerjiye sahip olan ülkelerin bu enerjiyi hangi amaçlarla ve nasıl kullanacağı tartışma konusudur. Çünkü nükleer enerjinin 2 yönlü kullanımı mevcuttur; elektrik üretiminde, tıbbi alanda ülkelere avantaj sağlarken, ortaya çıkan atıklar nedeniyle çevresel anlamda ciddi sorunlara yol açmaktadır. Buna ek olarak, nükleer silah kullanımı da askeri anlamda ülkelerde güvenlik sorunlarını beraberinde getirmektedir.
Nükleer enerji terimi resmi olarak 2. Dünya Savaşı’nda Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine atılan atom bombalarıyla duyulmuştur.[1] Bu sebepledir ki ekonomik yararlarından çok, siyasi anlamdaki tehlikeleriyle anılır olmuştur. Şüphesiz ki dünya kamuoyunda ismi nükleer enerjiyle anılan ülkelerden birisi de İran’dır. Geçtiğimiz günlerde P5+1 ülkeleri (ABD, Çin, Rusya, İngiltere, Fransa ve Almanya) ile İran arasında nükleer enerji konusunda yürütülen pazarlıkların 3. Turunda, Cenevre müzakerelerinde anlaşmaya varıldı. Bu anlaşmaya göre İran’a yönelik yaptırımlarda geri adım atılırken, diğer yandan da İran’ın zenginleştirilmiş uranyum düzeyini %5 te tutması kararlaştırıldı.[2] Anlaşmaya varılan diğer noktalara değinmeden önce nükleer enerjinin kullanımı, zenginleştirilmiş uranyumun etkileri ve içeriğiyle ilgili bilgi sahibi olmanın konuyu ve anlaşmayı iyi analiz edebilmek adına daha verimli olacağı kanısındayım.
Nükleer enerji, atom çekirdeğinin parçalanması sonucunda ortaya çıkan ısının kontollü olarak kullanılmasıyla elde edilen enerji türüdür. Daha çok elektrik üretiminde kullanılan enerji reaktörlerinde, yakıt olarak doğal ve zenginleştirilmiş uranyum kullanılmaktadır.[3] Genellikle camlara renk verici madde olarak kullanılan uranyum, günümüzde nükleer enerji kullanımıyla daha çok ön plana çıkmaktadır.Uranyum, U-235 ve U-238 olmak üzere iki izotopa sahiptir. Doğal uranyumun binde yedisi bölünebilen (fisil) U-235 izotopu içermektedir. Nükleer reaktörler için uranyumun U-235 izotop yönünden zenginleştirilmesi gerekmektedir.[4] Zenginleştirme oranı reaktörler için %2-%3 oranındayken, nükleer silah üretimi için bu oranın %90 civarında olması gerekmektedir. Dolayısıyla İran’la varılan söz konusu anlaşma gereğince, İran’ın bu oranı %5 te tutması kararlaştırılmıştır.
6 aylık süre için söz konusu olan anlaşma, uluslar arası alanda dikkat toplamaktadır. Bu anlaşmayla İran nükleer enerjiyi barışçıl niyetlerle kullanma isteğini başta ABD olmak üzere diğer P5+1 ülkelerine vurgulamış, bu ülkeler de İran’ın nükleer programlarını diplomatik olarak tanımıştır. Öte yandan bir sonraki yazıda ele alınacak olan, ekonomik anlamda İran’a uygulanan yaptırımların hafifletileceği ve önümüzdeki süreçte de yeni yaptırımların uygulanmayacağının teminatı verilmiştir. Bu durumda İran’ın ekonomik anlamda da rahatlama sürecine girdiği görülmektedir. Tüm bunların yanında, anlaşma sonrası İran’ın nükleer enerji programını ne şekilde ilerleteceği merak konusudur.
Deniz Şen
Uluslararası İlişkiler Uzmanı
Minnie
16/05/2016 at 22:44
An ingleeitlnt answer – no BS – which makes a pleasant change