Geçmişten bugüne Türkiye-İran ilişkileri farklı unsurlar çerçevesinde şekillenmiştir. Daha önceleri Şiilik-Sünnilik kapsamında söz konusu olan ilişkiler, 20.yüzyılın başından itibaren iki ülkenin enerji programlarıyla karşılıklı çıkar ilişkisine dönüşmüş ve iki ülkenin bu bağlamda birbirine yakınlaşmasını sağlamıştır.
İran-Irak savaşı sonrasında ticari boyut kazanan ilişkiler, karşılıklı işbirliğini gerekli kılmıştır. Her geçen gün enerjiye olan ihtiyacın arttığı uluslararası ortamda, enerji ihtiyacını başka ülkelerden karşılayan ülkeler için tedarikçilerini çeşitlendirmeleri önemli hale gelmiştir. İran, Rusya’dan sonra en büyük doğalgaz rezervlerine sahip ülke konumundadır. Şüphesiz Türkiye’nin de Rusya’nın yanısıra İran’la enerji politikaları yönünde ilişkiler yürütmesi bu açıdan önemlidir. Türkiye izlediği enerji politikalarıyla, kendi enerji ihtiyacını ve enerji güvenliğini garanti altına almak istemektedir. Diğer yandan jeopolitik konumu itibariyle Türkiye, Avrupa’nın İran’dan sağlayacağı petrol ve doğalgazın iletimi dolayısıyla enerji koridoru görevi görmektedir. Bu yönde de Türkiye hem diğer ülkelerin politikalarında kendine önemli bir yer edinecek hem de transit geçiş ücretlerinden gelir sağlayabilecektir.[1] İran açısından bakıldığında ise, petrol ve doğalgazı Türkiye sayesinde Avrupa ülkelerine iletebilecek ve ticari kazancını da bu anlamda arttırabilecektir.
Türkiye ile İran arasında yıllardır devam eden bu işbirliği sürecine bakacak olursak;
1995 yılında iki ülke arasında imzalanan doğalgaz satım anlaşması ile süreç başlamıştır. Bu anlaşma gereğince iki ülke arasında boru hattı inşa edilmesine karar verilmiştir.[2] Daha sonra 1996 yılında “NIGC-İran İle Doğalgaz Alım ve Satım Anlaşması” imzalanmıştır. Başlangıç yılı 2001 olarak belirlenen bu anlaşma ile İran Türkiye’ye yıllık 3 milyar metreküp doğalgaz temin etmeyi kabul etmiştir. 2007 yılında ise bu rakamın 10 milyar metreküpe çıkarılacağı kararlaştırılmıştır. Bu anlaşmanın süresi 25 yıl olarak belirlendiğinden anlaşma günümüzde de geçerliliğini korumaktadır.[3] 2007 yılında iki ülke arasında farklı bir doğalgaz mütabakatı söz konusu olmuş ancak çeşitli sebeplerden dolayı imzalanmamıştır. O dönemde İran-Amerika arasında yaşanan gerginliklerin imza sürecinde etkili olduğu düşünülmektedir. Çünkü Amerika’nın İran’a uyguladığı yaptırımlar düşünüldüğünde, Türkiye’nin İran’la bu anlamda anlaşmaya varması şüphesiz Amerika’nın tepkisine yol açmıştır. Diğer yandan anlaşmanın imzalanmaması teknik sebeplere de bağlanmış, fiyat konusunda uzlaşı sağlanamaması bu sebepler arasında belirtilmiştir. Ayrıca İran’ın herhangi bir mecburiyet karşısında doğalgaz akışını durdurabileceğini bildirmesi üzerine Türkiye’nin bu duruma karşı çıkması da imza sürecini sekteye uğratan diğer bir teknik sebeptir.[4] 2008 yılına gelindiğinde iki ülke önemli bir anlaşma imzalamıştır. Bu anlaşmayla birlikte yıllık 35 milyar metreküp doğalgazın Türkiye aracılığı ile Avrupa’ya aktarımı söz konusu olmuştur. Ayrıca İran’ın Türkiye’ye sağlayacağı doğalgaz miktarı da bu anlaşmayla arttırılmıştır. Türkiye’nin enerji koridoru olması yönündeki bu adım 2010 yılında Pers Boru Hattı Projesi ile somutlaştırılarak iki ülke arasında anlaşmanın imzalanmasıyla sonuçlanmıştır.
Günümüzde gelinen sürece baktığımızda, İran ile P5+1ülkeleri arasında varılan anlaşma Türkiye açısından da oldukça önemlidir. Çünkü Amerikan’ın İran üzerindeki ekonomik yaptırımlarını hafifletmesiyle Türkiye’nin dış ticaret hacminde büyüme sağlanacaktır. Türkiye yaptırımlardan arındırılmış İran’la çok daha rahat şekilde enerji ihracatını sağlayabilecektir. Türkiye’nin gerek ABD ile gerekse İran’la ilişkileri düşünüldüğünde, İran-ABD arasında atılan her olumlu adım Türkiye’nin de yararına olacak, ve Türkiye’yi ABD yönlü baskıdan uzaklaştıracaktır. Uluslararası ilişkilerde dengelerin çok çabuk değiştiği dikkate alınırsa, Türkiye’nin kendi ulusal çıkarları doğrultusunda hareket etmesi ve hiçbir ülkeyi karşısına almadan politikalar yürütmesi bu bağlamda önemlidir.
Deniz Şen
Uluslararası İlişkiler Uzmanı