Türkiye - ABD İlişkileri (Özel Dosya)
Connect with us

ABD

Türkiye – ABD İlişkileri (Özel Dosya)

Yayınlandı

on

İlk ilişkilerin başladığı zamandan günümüze kadar bazı çalkantılı dönemler yaşanmasına rağmen Türkiye Cumhuriyeti ile Amerika Birleşik Devletleri ilişkileri her zaman stratejik önemini korumuştur. İki devlet arasında çok yönlü ilişkilerin olduğundan bahsetmek mümkündür. İlişkiler çoğu zaman ikili meselelerin ötesine geçerek; Orta Doğu, Balkanlar, Kafkasya, Orta Asya’da yaşanan kilit bölgesel meselelerden enerji, arz güvenliği, küresel ekonomik gelişmeler, nükleer yayılmanın önlenmesine kadar uzanan alanlardadır. Yine iki devlet birçok uluslararası örgütte birlikte yer almaktadır.

Barack Obama’nın 44. ABD Başkanı olarak seçilmesinin ardından ilk denizaşırı devlet ziyaretini Türkiye’ye gerçekleştirmiş olması ve Türkiye – ABD ilişkilerini ‘’Model Ortaklık’’ olarak tanımlaması önem arz etmektedir. Nitekim Model Ortaklık; daha çok güvenlik alanında yoğun işbirliğini ifade eden stratejik ortaklığın bir adım ilerisidir. Yani birçok alanda ortak işbirliğini ifade etmektedir. Model Ortaklığın getirdikleri şöyle açıklanabilir;

  • İki taraftan toplam 4 Bakan’ın yılda iki kez toplanacak (Türkiye adına iki Bakan; Başbakan yardımcısı Ali Babacan ve Dış ticaretten sorumlu Zafer Çağlayan koordinatör olacak)
  • Ortak bir Türk – Amerikan konseyi kurulacak, Türk – Amerikan ticaret hacmi artırılmaya çalışılacak
  • Irak’ın kuzeyinde terör ile mücadelede ABD’den tam destek alınması

A-) Türkiye – ABD İlişkileri Çerçevesinde AB

AB’ye katılım süreci Türkiye’nin gelecek perspektifinde insan haklarına ve hukuka saygılı, demokratik bir ülkeye dönüşmesine ve geniş ufuklu bir siyasi vizyonun gelişmesine katkı sağlamaktadır.

ABD, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliği desteklemiştir. Bu eski bir ABD Geleneği sayılabilir. Clinton ve Bush da açıkça Türkiye’yi AB üyeliği için desteklemişlerdir. ABD’nin istediği; Türkiye AB içinde yer alarak elde edeceği diplomatik olanaklar ve koruma şemsiyesi ile Ortadoğu – Balkanlar – Kafkaslar üçgeninde ABD’nin operasyonel gücü olarak çok kıvrak manevralarda bulunabilecektir. Bunun yanı sıra Türkiye, Avrupa Birliği içinde  Amerikancı siyasetiyle tarihsel olarak yalnız kalan İngiltere’nin yanında güçlü başka bir dayanak olacaktır. Bundaki amaç ABD’nin mevcut yönelimlerini kırmaktır. Türkiye, AB üyelik hedefi sayesinde doğusuyla – batısıyla, güneyiyle – kuzeyiyle ticaretini ve siyasetini geliştirmektedir. Bu yüzden Türkiye, AB’ye tam üyelik çerçevesinde üstüne düşenleri yapmaya devam etmelidir.

B-) Türkiye – ABD İlişkileri Çerçevesinde İsrail

Türkiye ile İsrail arasında iyi ilişkiler Mavi Marmara baskını, alçak koltuk krizi gibi problemler nedeniyle  büyük gerginlikler yaşamıştır. Türkiye, İsrail ile diplomatik ilişkilerini II. Katiplik seviyesine indirerek neredeyse ilişkileri kopartma noktasına gelmiştir.

Türkiye’nin İsrail’e karşı uygulamış olduğu sert tutum ABD tarafından da dikkatle takip edilmektedir. ABD’nin bölgedeki en önemli iki müttefiki arasında yaşanan sorun ABD’yi de rahatsız etmektedir. ABD’nin stratejik öncelikleri konusunda önde gelen durumlardan biriside İsrail’in bölgede güvenliğinin garanti altına alınmasıdır. Amerika’da Yahudi lobisinin desteği ile İsrail için her türlü karar Senato’dan geçirilebilmektedir. ABD, İsrail ile Türkiye arasında yaşanan krizin bir an önce çözümlenmesi gerektiğini belirtmektedir. Bir nevi ‘’Aktif Tarafsızlık’’ politikası yürüterek soruna müdahil olmayı seçmiştir. Eğer Başkanlık seçimlerinde Mitt Romney ipi göğüslerse bu durumun değişiklik göstereceği aşikardı. Romney, açıkça İsrail’e tam destek göstereceğini belirtmekteydi.

Yine son günlerde ortaya atılan bir iddiaya göre İsrail’in Türkiye’den özür dilemek için ‘’ABD’nin Pakistan’dan özür dileme’’ metodunu örnek alacağı belirtilmiştir. ABD’nin Afganistan – Pakistan sınırında insansız hava araçlarıyla ve yanlışlıkla 24 Pakistan askerini vurması İslamabad ile ilişkilerini gerginleştirmiştir. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton: ülkesinin  Pakistan ordusunun kayıpları için üzgün olduğu ve bir daha tekrarlanmaması için çaba göstereceğini belirtmesi ortamı yumuşatmıştır. Türkiye’nin talep ettiği özre karşı olan Lieberman, Amerikan diplomasisinden faydalanarak bu tarzda bir cümleyi eğer Ankara kabul ederse  yaşanan gerginliği aşmak için söylemeye hazır olduğunu belirti. Ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin talep ettiği tazminat ve özür giderilmediği sürece ilişkiler normalleşmeyecektir.

C-) Türkiye – ABD İlişkileri Çerçevesinde İran

Kendine özgü siyasi tarzı, tarihi ve kültürü ile Orta Doğu’da Arapça konuşmayan tek ülke olan İran, aynı zamanda dünyada ki tek Şii teokrasisidir. Hem İslamcı bir rejim hem de oldukça geleneksel muhafazakar bir topluma sabittir. İlk ilişkilerin başlamasından günümüze kadar Türkiye ile İran arasında pek sorun yaşanmamıştır. Aynı şekilde İran Devrimi öncesi ABD – İran ilişkileri üst düzeyde seyrederken; Humeyni döneminde ilişkiler gerginleşmeye başlamış ve günümüzde de karşılıklı tehdit algılamalarına dönüşmüştür.

ABD – İran arasında yaşanan ‘’Nükleer Tesis İnşası’’ tartışmaları İran’ın nükleer güç elde etmesi üzerinde yoğunlaşmıştır. ABD, İran’ı bölgesel çıkarları için büyük bir tehdit olarak görmektedir. Türkiye bu iki devlet arasında yaşanan gerginliğe ‘’Yumuşak Güç’’ olarak katılmayı seçmiş hem iki devlet için hem de dünya için çözüm önerileri sunarak görüşmemeler başlatılması taleplerinde bulunuştur.

ABD, diplomatik araçları kullanarak uluslararası alanda İran’ı yalnızlaştırmayı amaçlamakta, siyasal rejimin meşruiyetini tartışmalı hale getirerek rejimi zorda bırakmak ve ekonomik – finansal baskı yaratmak istemektedir.

ABD – İran anlaşmazlığı Türkiye açısından çeşitli güvenlik sorunları yaratacaktır. Bunlar terörizm, kitlesel göç, kaçakçılık, sınır güvenliği ile askeri konularda olabilir. Süreç ilerledikçe Türkiye, İran – ABD arasında bir seçim yapmak zorunda kalacak ve büyük ihtimalle tamamen ABD yanlısı bir politika izleyecektir. Bu durumda İran, gerek Türkiye’ye gerekse ABD’ye zarar vermek için terör kartını kullanacaktır.

Yine İran’ın barışçı amaçlarla ve enerji üretimi için başlattığını iddia ettiği nükleer enerji çalışmalarından kuşkulanmak için çeşitli nedenler bulunmaktadır.

  • İran’ın ihtiyacından fazla uranyum zenginleştirmek istemesi
  • Uluslararası toplumda nükleer araştırmalara karşı herhangi bir kısıtlamanın olmamasına rağmen İran’ın nükleer çalışmalarını gizli yürütmesi,
  • Nükleer tesislerin bir askeri üs’te yer alması,
  • Zengin petrol ve doğalgaz yataklarına sahip İran’ın enerjisi için nükleer çalışmalara ihtiyaç duyması

Son olarak İran – ABD gerginliğinde Türkiye için sıfır maliyetli bir çözüm bulunmamaktadır. İran’ın nükleer güce sahip olmasının da, rejim bunalımına girmesinin de Türkiye’ye etkisi olacaktır. Ayrıca, Türkiye’nin diplomatik açıdan bir taraf seçmesi gerekliliği yine Türkiye’yi sıkıntıya sokacaktır.

D-) Türkiye – ABD İlişkileri Çerçevesinde Ermenistan

Ermeni meselesi Türk – Amerikan ilişkilerinde gerilim yaratma potansiyeline sahip konuların başında gelmektedir. Bu konuda seçilme kaygısı daha ön planda olan kongre üyeleri stratejik çıkarları ön plana çıkarma eğilimi gösteren ABD yönetimine göre farklı bir yaklaşım sergilemektedir. ABD’de ki Ermeni lobileri kongre üyeleri üzerinde ciddi bir hakimiyete sahip olarak Ermeni meselesini sürekli gündemde tutmayı başarmıştır.

Yine Türkiye’nin komşularıyla iyi ilişkiler içinde olması bir bakıma AB’ye girişinin ön koşullarından birisidir. ABD iki devlet arasında sorunun çözüme kavuşturulması için çabalanması gerektiği tavsiye etmektedir. Ermeni lobisi 2015 yılına kadar ABD Başkanı’na sözde Ermeni soykırımını söyletmek ve kabul ettirmek için çaba sarf etmektedirler. Lobi bu meseleyi kullanarak ABD – Türkiye arasındaki ilişkilere zarar vermektedir.

Yine ABD’de yaşayan Ermeni toplumu New York’ta iddialarını gündeme taşımıştır. ‘’Kırmızı Köpek Uluyor’’ adlı tiyatro oyununda 1915 yılında Osmanlı coğrafyasında geçtiği iddia edilen olaylar konu edilmiştir.

E-) Türkiye – ABD İlişkileri Çerçevesinde Irak

ABD’nin Irak’a müdahale etmesinin ardından günümüze kadar Türkiye’nin Irak’ın kuzeyi üzerindeki politikası son zamanlara kadar büyük bir kararlılık ve doğrulukla sürdürülmüştür. Türk yetkililer, Amerika2nın Irak’a saldırısından günümüze kadar bazı konuları sık sık dile getirmişlerdir.

  • Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması,
  • Irak’ın kuzeyinde yeni bir devlet oluşumuna izin verilmeyeceği,
  •  Irak Türklerinin can ve mallarıyla birlikte haklarının korunması önceliklerimiz arasındadır.

Belirtilen bu hususlar Türkiye Cumhuriyeti’nin kırmızı çizgileri olarak devam etmektedir. ABD’nin bölgeden bölüm bölüm çekilmesi de Türkiye tarafından olumlu karşılanmaktadır.

F-) Türkiye – ABD İlişkileri Çerçevesinde Afganistan

Türkiye’nin NATO kapsamında bölgede bulunan asker sayısı 1700’dür. Türk hükümeti, Washington’un beklediği siyasi ve ekonomik desteği sağlarken askeri anlamda bölgede Talibana karşı savaşmayı reddetmektedir.

Türkiye, Afganistan’da düzenlenen uluslararası birçok insani ve ekonomik yardım projelerine destek olmuştur. TİKA fonundan aktarılan sermaye ile eğitim, sağlık ve altyapı alanlarında Afganistan’da iyileştirme gerçekleştirilmiştir. GAP, Afganistan’ın Celelabad şehrinde sulama faaliyetlerinin nasıl gerçekleştirileceği ile ilgili proje çalışmalarına öncülük etmiştir. Yine Türkiye’nin katkılarıyla araştırma merkezi kurulmuştur.

ABD Dışişleri Bakanı Clinton resmi olarak Temmuz 2011’den itibaren Afganistan’dan çekilmeye başlayacaklarını ve bu sürecin 2014 yılına kadar tamamlanacağını duyurmuştur.

ABD’li enerji devi Allied International’dan Manisa’ya 2 milyar $’lık  yatırım yapılması (kömürden asit, amonyak gibi petro kimya ürünleri üretmek amacıyla), ABD’nin Ohio eyaletinde 500 bin $ yatırım yapan Türklere oturma izni verileceğinin belirtilmesi, Afganistan’da Amerikan askerlerinin Kur’an-ı Kerim yakması, Rusya – ABD arasında yapılan askeri işbirliğini geliştirmeyi amaçlayan mutabakat, ABD’nin New York eyaletinde oldukça önemli bir noktaya yapılması planlanan camii ve bu karara tepkiler – destekler, ABD tarihinin en büyük silah satışını 60 milyar dolar ile Müslüman bir ülke olan Suudi Arabistan’a yapması, Türkiye’nin eksen kayması tartışmaları, Türkiye’de ekonomi alanındaki gelişmeler, Mavi Marmara krizi, terörizm, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Silikon Vadisi ziyaretleri gibi önemli konular da yine bu dönemde iki devleti ilgilendiren önemli gelişmelerdir.

ABD’de Başkanlık Seçimleri

Genç ve dönüşüm yanlısı bir lider olarak Obama, dünyanın dört bir yanından milyonlarca kişiye hitap etmektedir. Amerika merkezli küresel finans krizinin ortasında ilk seçimini kazanan Obama, ilk olarak dış politikadan ziyade ekonomi ağırlıklı sorunlar ile uğraşmayı planlamıştır. Obama yönetimiyle imajı zedelenmiş olan ABD’de yeni bir restorasyon döneminin başladığının sinyalleri verilmiş ve ABD’nin sadece söylemler düzeyinde kalmayacağı belirtilmiştir.

ABD’de savunma harcamaları aynı düzeyde devam ederken eğitim ve sağlık harcamaları artarak devam etmektedir. Obama’nın vaat ettiği sağlık reformunu Romney gerçekçi bulmamaktadır. Ayrıca Romney, Obama yönetiminde % 2.5 olan askeri bütçeyi % 4 olarak düzenlemeyi düşünmekteydi.

Dış politika alanında da Obama doktrini olarak anılmaya başlanan Amerikan yaklaşımı, ABD’nin dünyanın farklı bölgelerinde ki insan hakları karşısında duyarlı olmasını ancak doğrudan askeri güç kullanımı konusunda ise aşırı ihtiyatlı olmasını içermektedir. ( Savaşçı değil barışçı yöntemleri savunan dış politika anlayışı ).

Obama’nın 2008 yılında göreve başlamasıyla ABD’nin çıkarları doğrultusunda Türkiye ile ilişkilerinde olumlu bir havanın oluştuğu gerçektir. Obama dış politika kadrosunda Türkiye’yi tanıyan isimlere yer vermiştir. Bu durum ABD – Türkiye ilişkilerinin sorundan uzak ve gerçekçi yaklaşımlarla şekillenmesi olasılığını artırmaktadır. Obama’nın kadrosu içinde Türkiye’ye en olumsuz bakan Başkan yardımcısı Joe Biden olmuştur. Ermenistan, Irak, Kıbrıs gibi konularda Türkiye aleyhine bazı konuların savunuculuğunu yapmıştır. Aynı şekilde sözde Ermeni Soykırımı iddialarının Temsilciler Meclisi’ne taşınmasında çalışmalar yapmıştır.

Türkiye ile ABD’nin birçok alanda çıkarları örtüşmesine rağmen bazı konularda görüş ayrılıkları olabilmektedir. Ancak ilişkilerin model ortaklık seviyesinde her alanda sürdürülmesi gerekliliği iki devletin çıkarlarına karşılıklı olarak hizmet etmektedir.

 

Mustafa Güven
Uluslararası İlişkiler Öğrencisi

Devamını Oku
Reklam
Yorum Yapmak İçin Tıklayın

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Copyright © 2022 Orbis Medya Bilgi ve İletişim Teknolojileri Ltd. Şti. Her hakkı saklıdır. Web sitemizdeki haber, makale ve içeriklerin her hakkı saklıdır. İçeriklerimizin izinsiz kullanımı halinde yasal işlem başlatılacaktır.