Çevre sorunlarına karşı uluslararası ilgi ve çalışmalar 19. yüzyılın ikinci yarısında, özellikle İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri‘nde başlamıştır. İş bu dönemde, ilgili ülkelerde birçok oluşum milyonlarla insanı bünyesinde toplamış ve çevre sorunlarına dikkat çekmeyi başarmıştır.
Uluslararası kamuoyunda oluşan çevre koruma bilincinin Türkiye’ye yansımalarını 1980 sonrasında gözlemleyebilmekteyiz. Bu süreçte çevre ile ilgili yasal düzenlemeler yapılmış, bir takım resmi kurumlar ve sivil toplum kuruluşları kurulmuştur. İş bu kurum ve kuruluşlar Türkiye’de çevre konusunda faaliyetlerde bulunmaya başlamış ve dünden bugüne birçok başarılı işe imza atmışlardır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasaları arasında ilk olarak 1982 Anayasası “çevre” ile ilgilenmiş ve 1983 yılında Türkiye’nin ilk “Çevre Kanunu” kabul edilmiştir. Çevre Kanunu, kirleten öder prensibini benimsemiş ve çevre ile ilgili bir takım tanımlamalar yapmıştır.
Çevre ile ilgili faaliyetlerde bulunmak üzere kurulan Çevre Müsteşarlığı 1978 yılında çalışmalarına başlamıştır. Çevre Müsteşarlarığı ilerleyen zamanla Çevre Genel Müdürlüğü’ne dönüştürülmüş ve ilerleyen zamanda, Çevre Bakanlığı’na bağlanarak tekrar müsteşarlık seviyesine düşürülmüştür.
Çevre konusunda gelece vizyonu oluşturulmasında Devlet Planlama Teşkilatı tarafından yayınlanmakta olan 5 Yıllık Kalkınma Planları önemli görev üstlenmişlerdir. İlk iki 5 Yıllık Kalkınma Planı‘nda çevre üzerinde detaylı bir şekilde durulmamış olsa da üçüncü 5 Yıllık Kalkınma Planı’nda “Ulusal Çevre Politikası” belirlenmiş ve çevrenin önemi vurgulanmıştır.