Libya’da isyancıların meşru hükümet olarak tanınma sorunu daha tam çözümlenmedi.
Örneğin Afrika Birliği, Libya’da iç savaşın sürmesi nedeniyle “Ulusal Geçiş Konseyi” adıyla hareket eden isyancıların (bu aşamada) halkın temsilcisi sayılmayacağını bildirdi.
Ama tabii AB ve ABD’ye göre, isyancılar halkın temsilcisi ve iktidar artık onlarda.
NATO’nun (ve de İngiltere’nin) bombardıman desteği ile iç savaşı onlar sona erdirecek ve istikrarı onlar sağlayacak.
x
Ne var ki, bir Afrika ülkesi olan Libya’nın Afrika Birliği tarafından tanınmaması da hafife alınacak bir konu değil.
Üstelik Afrika Birliği yalnız da değil.
Aynı şekilde, iç savaşın sürmesi nedeniyle “beklemede” kalan başka ülkeler de var.
Örneğin Rusya ve Çin…
Hele, yer altına çekilen Kaddafi, “ölü ya da diri” ele geçirilmezse… İsyancıların meşruiyet sorunu daha da tartışmalı hale gelir.
Ve ne çatışmalar biter, ne istikrar sağlanabilir.
X
Olayların akışı ne yana olursa olsun, Libya’da BM’nin koordinasyonuna gereksinme olduğu kesin.
Bir kere çatışmaların sona ermesinde ve görece istikrarın sağlanmasında BM barış gücü oluşturulması zorunlu.
Ama ayrıca modern bir toplumun örgütlenebilmesi için idari, hukuki, sosyal, ekonomik alt yapının hazırlanması gerekiyor ki, bu sürecin koordinasyonunu da BM’den başka bir güç yapamaz.
Genel Sekreter Ban Ki Moon, Trablus’un düştüğü günden beri bu konuda uluslararası topluma çağrıda bulunuyor.
Çağrı şöyle:
“Libya’nın yeniden yapılandırılmasında Afrika Birliği, Arap Birliği, Avrupa Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı ve diğer birlikler ve örgütler katkıda bulunacaklar. Bunun için gerekli olan koordinasyonun sağlanmasında başrol BM’de olmalıdır.”
x
Ancak Fransa, bu çağrıyı duymazdan gelerek 1 Eylül’de Paris’te “Libya” toplantısı düzenlemeye çalışıyor.
Anlaşılan, Sarkozy rol çalma derdinde…
Rusya ve Çin de davetliymiş toplantıya…
İyi de onlar, Ban Ki Moon’u destekliyorlar.
Libya’nın içine girdiği yeni süreçte BM’nin başrolde olmasını istiyorlar.
Ama hayır… İlle de Paris toplantısı…
“Gelin, pastadan size de birer parça verelim” der gibi…
x
Belki de iyi oluyor Sarkozy’nin arsızlıklarını sergilemesi.
“Uluslararası toplum”daki “çatlak” daha bir belirgin hale geliyor.
Libya sorununda tüm devletler Fransa, İngiltere ve ABD gibi düşünmüyor ki…
Dünyanın bunu bilmesinde de yarar var, gelecek açısından…
Çünkü işlerin hep böyle gitmeyeceğinin işaretleri çoğaldıkça çoğalıyor.
Suriye için de aynı kavga
BM Güvenlik Konseyi’nin Libya kararında ketenpereye getirildiğine inanan Rusya, Suriye konusunda çok dikkatli davranıyor. Tabii yine Çin ile beraber hareket ediyor ve Güvenlik Konseyi’nden Şam’a yönelik ağır yaptırımlar çıkmasını engelliyor. Çünkü yaptırım kararları ülkelerin işgaline gerekçe olarak kullanılıyor.
Moskova engellemeyi nasıl yapıyor?
ABD ile Avrupa yaptırım tasarısı mı veriyor, hemen karşı tasarı hazırlıyor.
Örneğin, yaptırım talebinde bulunmadan sadece Esad’ın siyasi reformları hızlandırmasını istiyor.
Ayrıca, Suriye muhalefetine de hükümetle diyaloga girmesi çağrısı yapıyor.
Demek ki, Suriye konusunda da “uluslararası toplumda” ciddi bir “çatlak” var.