Türkiye, Suriye’nin kuzeyindeki topraklarda “sivilleri korumak amacıyla” tampon bölge oluşturabilmek için savaş riskini göze almalı mı?
Tabii savaş patladığı zaman bunun sivilleri korumakla ve kuzeyde belirli bir bölgedeki harekâtla sınırlı kalması mümkün değil. Çünkü bu, sonuçta bir savaş ilanı olacak ve Şam yönetimi tarafından öyle kabul edilecek.
O zaman iki ülke çok ciddi bir şekilde savaşa tutuşacak ve olayın tamponu manponu kalmayacak. Üstelik bu savaşa olasıdır ki başka devletler de “müdahil” olacak.
***
Diyelim ki Esad devrildi, rejim de çöktü. Peki, Suriye’de sonra ne olacak?
Muhalifler iktidara gelecek.
Muhalifler kim?
Batı, Suriye muhalefetine bir türlü güvenemiyor. O yüzden Esad sonrası tam bir belirsizlik içinde görünüyor. Ve kimse maceraya atılmak istemiyor.
***
Üstün bir zekâya, üstün bir düşünceye de gerek yok. Düz mantıkla düşünülse bile Suriye ile savaş saçma sapan bir iş gibi geliyor insana.
Neyse… Şimdi bu savaş laflarını bir yana bırakalım ve bir Alman siyaset bilimcinin dersine katılalım.
Duisburg-Essen Üniversitesi’nden Daniel Lambach…
Bakalım neler söylüyor: “Emperyalist güçler olsun, sömürgeci güçler olsun ya da yakın dönemdeki gibi yeniden imarda yardımcı olmak isteyen devlet ya da devlet grupları olsun, halkta direniş oluştuğunda dış güç olarak yapabileceğiniz pek bir şey yoktur.
Bir halkın iradesini karşınıza alarak bir devlet kuramazsınız. Halklar devletlerini kendileri kurmalıdır. Dışarıdan yardım edebilir, destekleyebilirsiniz ama aynı zamanda etkili bir şekilde engelleyebilirsiniz de. Dış aktörler tarafından oluşturulacak bir devletin yaşam şansı yoktur.
Afganistan ve Irak’ta [ve de Libya’da] açıkça görüldü: Devlet oluşturmanın yüzde 70’lik, yüzde 80’lik ve [hatta] yüzde 90’lık bölümü, ülkedeki siyasi elitin yapıcı işbirliğine bağlıdır.
Dışarıdan ne kadar zorladığınıza, ne kadar kaynak ayırdığınıza değil!” (DW)
Başka söze gerek kalmıyor. Nokta.