Avrupa’yı etkisi altına alan borç krizi hükümetleri istifaya zorlayıp, birçok ülkeyi iflasın eşiğine getirirken bu süreçte en fazla hırpalanan gençler oldu. Avrupa Birliği ve üye ülkelerin krizden çıkmanın tek çaresi olarak gördükleri tasarruf paketleri büyük umutlarla hayata atılan genç kuşağı vurdu.
Öğrenimini tamamlayarak iş hayatına atılma ve kendi ayakları üzerinde durma hayalleri kuran gençler, kriz ortamında tam anlamıyla büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Birleşmiş Milletler’in yayınladığı gençlik raporu, Avrupa’da ve dünyanın geri kalanında gençliğin en büyük sorununun işsizlik olduğunu gözler önüne serdi. Raporda, gençlerin yatırımın teşvik edilip daha fazla istihdam alanının yaratılmasını talep ettiği ancak hükümetlerin ve şirketlerin ardı ardında aldıkları tasarruf kararlarının gençlerin bu beklentilerini de boşa çıkarttığı vurgulandı.
Avrupa İstatistik Kurumu, Eurostat’ın, raporlarına göre Avrupa’da işsizlik, özellikle 16-24 yaşları arasındaki gençler arasında son yılların rekorunu kırdı. İspanya yüzde 51.4’lük oranla gençlerin işsizlik oranının en yüksek olduğu ülke olarak saptandı. İşsizlikte İspanya ile yarışan Yunanistan ise yüzde 43’lük oranla en fazla işsiz gencin bulunduğu 2’nci Avrupa ülkesi oldu. İtalya’da da benzer bir durum söz konusu: ülkedeki her dört gençten birisi işsiz. Euro Bölgesi’ndeki 17 ülkede toplam 16 milyon 300 bin işsiz genç var ve bu sayı her geçen gün artmakta.
Avrupa’da milyonlarca genç hala büyük bir umutla iş bulma kurumları önünde kuyruklar oluştururken, çalışma şansı bulan akranlarının durumu da pek iç açıcı görünmüyor. Birlik üyesi ülkelerde işten çıkartılan personelin büyük bölümünü gençler oluşturuyor. Kriz nedeniyle küçülmeye giden şirketler düşük hizmet süresi sebebiyle ilk olarak gençleri gözden çıkartıyor. Deneyimsiz olmaları nedeniyle de ileri yaştaki çalışma arkadaşlarına oranla daha az tercih edilen genç çalışanlar birer birer işsizler ordusuna katılıyor.
Avrupa’nın kayıp kuşağı olmaya aday günümüz gençleri, kıtanın göç algısını da değiştirdi. On yıllardır dünyanın dört bir yanından göç alan kıta, kriz ortamında tercih edilmemeye başlandı. Geçtiğimiz 50 yıl içerisinde Türkiye’den en az 3 milyon insanın göç ettiği Almanya’ya dahi göç durma noktasına geldi. Avrupa için durum, göçün tersine dönmesiyle daha da trajik bir hal aldı. Krizle birlikte ülkelerinde iş bulamayan gençler, çareyi Avrupa’yı terk etmekte buldu. Özellikle genç işsizliğin rekor seviyelere ulaştığı İspanya’da gençler, yurt dışında ve özellikle de dil benzerliği nedeniyle daha önce İspanyol sömürgesi olan ülkelerde iş aramaya başladı. Yayınlanan raporlar İsviçre, Almanya ve Fransa gibi işsizliğin daha düşük olduğu ülkelerde de büyük gençlik göçlerinin yaşandığını ortaya koydu.
Yurt dışında yeni bir hayat kurmaktansa ülkelerinde kalarak, hayata atılmaya çalışan az sayıdaki genç ise kentlerde istihdam azaldığı için kırsal kesimlere yöneliyor. “İşsiz Yunanlılar Köylerine Dönüyor” başlıklı bir haber yapan EuroNews’in konuştuğu Angeliki Mihou, kentten köye dönen gençlerden sadece birisi. On yıllar öncesinde kente göç eden babasının aksine köye nasıl geri döndüğünü anlatan Angeliki, iş bulamadığı için buna mecbur olduğunu söylüyor. Babasından kalan küçük bir tarlayı işleyerek hayatını kazanmaya çalışan genç kız, kendini şanslı hissediyor çünkü babasının maddi desteği ve kendisine verdiği bu küçük tarla olmazsa aç kalacağını düşünüyor.
Angeliki kadar şanslı olmayan milyonlarca genç seslerini Avrupa’nın dört bir yanındaki meydanlarında protesto gösterileriyle duyurmaya çalışıyor. Avrupa Birliği ve hükümetleri aleyhine slogan atan gençler iş ve daha iyi bir hayat istiyor. Son iki yıl içinde özellikle Yunanistan, İtalya ve İspanya’da yaşanan gelişmeler bir sosyal patlamaya işaret ediyor. Hiç alışık olmadıkları bir süreçten geçen Avrupalılar, daha fazla fedakârlık yapmak istemiyor. Ülkede grevler ve durmak bilmeyen gösteriler halkın öfkesini gözler önüne sererken krizin aşılmasını da zorlaştırıyor. Protesto gösterilerinde yakılıp, yıkılan caddeler ve grevler krizin faturasını daha da kabartırken Avrupa’da genç ve işsiz olmak yıllar sonra ilk kez bu kadar zor bir durum halini alıyor.
Krizin en şiddetli şekilde kendini gösterdiği ülkelerde halkın çoğunluğu yaşananları kabul etmekte zorlansa da aş evleri her geçen gün daha fazla insanın umudu olmaya başlıyor. Kriz öncesinde sadece göçmenlere ve aşırı yoksul vatandaşlara gıda yardımı yapan aşevleri, artık yeni konuklarını ağırlıyor. Krizlerle fakirleşen orta sınıf, günde üç öğün yemek dağıtan aş evleri önünde oluşan sıralarda yer almaya başlıyor. Yunanistan’da aşevlerine sadece evsizler değil, işsiz gençler ve hatta emekliler de geliyor. Euronews’e konuşan bir aşevi yetkilisi Kiliseler tarafından finanse edilen aşevlerine olan ilginin son bir yılda yüzde 26 arttığını kaydediyor.