Yaklaşık olarak bir haftadır bloguma Türkiye‘den erişim sorunu yaşanmakta idi. Bu sorunun altında yatan sebep neydi, bilmiyorum. Tek bildiğim bu sorunun benim ve blogumdan kaynaklanmamış olmasına rağmen tüm Google kullanıcıları gibi benim de mağdur edilmem. Ne yazık ki internet hukukunda gerekli ve yeterli düzenlemeler Türkiye’de bir türlü yapılmıyor ya da yapılmak istenmiyor. Bunun sonucunda mağdur olan da Türkiye’deki milyonlarca internet kullanıcısı oluyor.
Bugün bloguma Türkiye’den de erişilebilmesini sağlayacak teknik düzenlemeleri yapmış ve sansürü aşmış olsam da bunun bir çözüm olduğunu düşünmüyorum. Sorunun çözümü teknik imkanları kullanarak erişim engellerini delmek değil, erişim engellerini sınırlandırmak. Tıpkı gazete, dergi, televizyon ve radyolar gibi internette de erişim engelleri ve sansürü sınırlandırmak ve “toptancılık”tan kurtarmak gerekiyor.
Sansür, bu güne özgü bir olay değil, ne yazık ki tarihten bugüne uzanan bir olgu. Medya ve iletişim olanakları tarih boyunca “birilerini” oldukça rahatsız etmiş görünüyor. Medyanın ve iletişimin önü sürekli bir şekilde kesilmeye, sansürlenmeye çalışılmıştır.
Sansür olgusuna karşı 18. yüzyılda ilk defa Batı’da sesler yükselmeye başladı. Bu yüzyılda basın özgürlüğüne yer veren metinler kaleme alındı ve kamuoyuyla paylaşıldı. Bu metinler arasında yer alan 12 Haziran 1776 tarihli Virginia İnsan Hakları Bildirgesi bugün hala önemini korumaktadır. Söz konusu bildirgenin 12. Maddesi şöyledir: “Özgürlüğün en güçlü kalelerinden birisi de basın özgürlüğüdür; despotik yönetimler dışında, asla sınırlandırılamaz.” Oysa basın halen olabildiğince sansürlenmeye çalışmakta ve sansüre karşı verilen mücadele bugün halen devam etmektedir…
“Freedom House’un geçen yılki raporunda Türkiye, “kısmen özgür” ülkeler grubunda yer almıştı. Ülkelerin “özgür, kısmen özgür ve özgür olmayan” olmak üzere 3 grupta toplandığı raporda genel olarak, basın özgürlüğünün bütün dünyada gerilediği, Kuzey Kore’nin ise bu bakımdan “en kötü” ülke olduğu kaydedildi.”[1] Dünyada baskıcı rejimlerin olduğu ülkelerde, basın özgürlüğü açısından durum pek parlak sayılmaz. “Baskıcı rejimlere sahip ülkelerde, internet siyasi muhalifler için dış dünya ile ilişki kurma aracı ve kendi siyasi görüş ve inançlarını ifade etme ortamı olduğu gibi, yardım isteme aracı ile birbirleriyle ve dış dünya ile iletişim kurma aracıdır. Bundan dolayı internet, ilgili hükümetler tarafından tehlikeli bir araç ve devletin bir düşmanı olarak algılanabilmektedir.”[2]