Haber almak, insanoğlunun dünden bugüne ve hemen her coğrafyada ihtiyaç duyduğu bir gereksinim. Antropoloji araştırmaları bize gösteriyor ki Afrika’daki kabile toplumlarından, en uzak Pasifik adalarında yaşayan toplumlara kadar hemen her toplum, “haber”e anlam ve değer yüklüyor.
Tarihçiler ve sosyologlar; dünyanın farklı coğrafyalarında yaşayan insanların aynı haber alma ihtiyacından yola çıkarak, insanların kendi bireysel deneyimlerinin ötesinde neler olduğunu öğrenme yolunda bir içgüdülerinin olduğunu yazıyorlar. İşte insanoğlunun bu haber alma içgüdüsünü, medya tüm enstrümanlarıyla karşılamaya çalışıyor.
Medyanın, insanın bilgi açlığını gidermek için kullandığı enstrümanlar zamanla, bilim ve teknolojinin imkân verdiği ölçüde artıyor ve çeşitleniyor: öncesinde gazete, dergi, sonrasında radyo, televizyon ve en nihayetinde de internet!
Medya, sürekli ve geniş çaplı değişimler yaşıyor. Günümüzde bu değişimin itici gücü pek tabii internet oluyor. İnternet, hatta genel anlamda bilgi ve iletişim teknolojileri, medyayı baştan sona değiştiriyor. Medya ve iletişim; hızla değişiyor, dönüşüyor.
Yaşanan dönüşüm sürecinde, medya artık “klasik medya” ve “yeni medya” olarak sınıflandırılıyor. Yeni medya olarak nitelendirilen, internet gazete, radyo ve televizyonları; klasik medya araçları ile ciddi bir rekabet içerisine giriyor. Mücadelenin yeni medyanın lehine sonuçlanacağını öngören klasik medya kuruluşları, hızla yaşanan değişime ayak uydurmaya ve yayınlarını internet ortamına taşımaya çalışıyor. Her geçen gün sayıları artan internet gazeteleri, radyoları ve televizyonları işte bunun bir göstergesi.
Türkiye’de ve dünyada birçok köşe yazarı, akademisyen ve gelecek bilimci bu değişimi algılamaya ve medya sektörünün geleceğine dair öngörülerde bulunmaya çalışıyor. Bu konu hakkında gazete ve dergilerde yazı dizileri yayınlanıyor, dünyanın ciddi üniversitelerinde bu konu hakkında paneller, konferanslar ve kongreler düzenleniyor.
Hemen herkes, bu süreçte klasik medya anlayışının değiştiği ve her geçen gün daha da değişeceği noktasında hemfikir. Zaten bu değişimi öngörebilmek için mükemmel bir gazeteci, ya da iyi bir bilim adamı olmaya gerek yok. Herakletios’tan beri insanoğlu aynı nehirde iki kez yıkanılamayacağının farkında. Farkına varılamayan ya da henüz üzerinde hemfikir olunmayan nokta, bu değişimin nasıl olacağı!
Türkiye’nin önde gelen sosyal bilimcilerinden birisi olan Prof. Dr. Emre Kongar, bu konudaki genel varsayımı şöyle özetliyor: “Zamanla İnternet kullanımı daha da yaygınlaşacak, bu da klasik gazete okurlarını eritecek ve piyasayı sadece internet kullananların talepleri belirleyecek… Böylece basılı klasik gazeteler yok olacak…”[1] Bu genel varsayıma karşılık Prof. Dr. Emre Kongar Kongar, tarihten benzer örnekler vererek şu uyarıyı da yapıyor: “Televizyon ilk çıktığında radyoyu ve gazeteyi yok edeceği öne sürülmüştü. Ama ne radyo yok oldu, ne gazete! Şimdi İnternet çıktı. İnternet gazeteciliğinin klasik basılı gazeteyi yok edeceği konuşuluyor.”
Gelecekte tam olarak ne olur, şimdiden öngöremiyoruz, fakat medya sektöründe yaşanan bu ciddi dönüşümün, sosyal, ekonomik ve siyasal etkilerini görmeye başladık.
Artık sosyal medya kavramı ile halk gazeteciliği doğmuş bulunmakta. Toplumun her kesimi internetin sunduğu olanaklarla kendi sesini kitlelere duyurma şansını yakaladı. Ciddi sermaye ayırmak zorunda kalmadan toplumun her sosyal tabakası kendi sesini duyurabiliyor artık.
Sermaye engellerinin aşılamaması sonucu tekelleşen ve teksesleşen medya için de ciddi bir alternatif sunuyor iletişim teknolojileri. İnternette yayın yapan gazete, dergi, radyo ve televizyonlar çok düşük sermayelerle kurulabiliyor ve tüm dünyaya ulaşabiliyor. Bu da şüphesiz medya sektöründe çok sesliliğin önünü açıyor ve tekelleşmeye son vermeye başlıyor.
Yaşanan değişimin, ulusal ve uluslararası siyasetteki etkilerini de görüyoruz. Son dönemde gündeme bomba gibi düşen ve uluslararası ilişkileri sarsan Wikileaks belgeleri bu noktada verilebilecek en güzel örnek. Wikileaks yayınladığı bu belgelerle, tüm dünyaya bir gerçeği tekrar hatırlatmış oluyor: Hükümetler kurulu gazete ve televizyonları istedikleri gibi yönetedursunlar, yeni medya internette sınır tanımaz bir şekilde büyüyor ve güçleniyor. Meyda, bunca yüzyıllık serüveninde belki de ilk defa iktidarlardan bu kadar bağımsız ve özgür olabiliyor.
Yeni medya araçları, sadece medyayı dönüştürmekle kalmıyor; medya ve iktidar ilişkilerini de ciddi anlamda değiştiriyor. Şüphesiz ki bu değişim öncelikle demokrasinin ve elbette geniş halk kitlelerinin yararına oluyor.
1988'de Adana'da doğdu. Uludağ Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler, Anadolu Üniversitesi'nde Medya ve İletişim öğrenimi gördü. 2011'de Olay TV'de dış haber editörü olarak gazeteciliğe başladı. 2014'te Al Jazeera Turk'e katıldı. Blog, makale ve haber dallarında 6 ödülü bulunuyor. Politik Akademi'nin genel koordinatörlüğünü üstleniyor.