AB ve IMF, Yunanistan’a 130 milyar Euro’luk yeni bir yardım paketiyle destek olacak. Ama şartları var: Bir kez daha sağlık ve eğitim harcamalarını azaltın! Bir kez daha maaşlarda, asgari ücrette, emeklilik ödemelerinde kesinti yapın! Ve 150 bin kamu çalışanının daha işine son verin!
Başbakan Lukas Papadimos dayatıyor, ancak siyasi liderler ve sendikacılar uzlaşamıyor. Neden? Çünkü, sadece işçi sendikaları değil, işveren kuruluşları da “toplumsal patlama” uyarısında bulunuyor.
AB’nin ve IMF’nin öne sürdüğü şartları kabul edecek olan siyasi liderlerle sendikacılar bir daha sokağa çıkamazlar. Yunan halkının canı burnunda! Maaşlar zaten budanmış… Kredi kartlarının limitleri tükenmiş… Ve zaten yarı aç yarı tok yaşıyorlar… Üstüne, bir de ek kemer sıkma önlemleri!
İlginç bir karşılaştırma: “1990 yılların Romanya ve Rusya’sı bile bu kadar ’aciz’ değildi. Hiç olmazsa elektrik, su, ısınma bedavaydı; votka ile patates de üç kuruş…” (*) Ancak, Almanya ve Fransa’nın büyük baskısı altında Atina: “Halkın durumunu, tepkisini filan bırak. Borçlarını zamanında ödemeye bak. Yoksa, yardım alamazsınız!” Merkel ve Sarkozy Yunan hükümetini böyle korkutuyor. Yani diyorlar ki, yemeyeceksin, ısınmayacaksın, giyinmeyeceksin, bize olan borçlarını ödeyeceksin!
Peki, adam açlıktan ya da soğuktan ölürse ne olacak? Geride neyi kaldıysa hepsi haczedilecek. Yunanistan’da ortam çok vahim. Halkın gözünde politik liderler IMF’nin, AB’nin ve Almanya’nın uşağı durumunda. Bir de, ek kemer sıkma önlemlerini kabul ederlerse… Bırakın sokağa çıkmayı, ülkeyi terk etmek zorunda bile kalabilirler.
(*) Arif Kızılyalın, “Suyu iade ediyorum, param yok!” Cumhuriyet, 5 Şubat 2012.