ABD Başkanı Barack Obama, beklenmedik bir çıkışla, Rusya’yı “komşularını tehdit eden bölgesel bir güç” olarak tanımladı. Yani Çin gibi, Hindistan gibi kendi bölgesinde etkili olan bir ülkeden daha fazlası değildir, demek istedi Rusya için.
Tabii bu bir küçümseme, daha ağır bir ifadeyle aşağılama…
Rusya’ya böyle bir yaklaşımı Bush göstermiş olsaydı doğrusu yadırganmazdı. Ancak Obama şaşırttı.
Komşuların tehdidi iddiasının bir dayanağı var, Ukrayna’da yaşananlar!
Ama öte yandan Rusya küresel güç müdür, bölgesel güç müdür sorusu, tartışmaya açık bir konu.
Tamam, ABD’nin askeri alanda, ekonomide, bilimde, kültürde bir küresel güç olarak Rusya’ya üstünlüğü, yadsınamaz bir gerçek. Bu durum Çin için de geçerli. Teke tekte hiçbir devletin yarışamayacağı bir dev ülke ABD hâlâ…
***
Ama BRICS’in, ŞİÖ’nün ortaya çıkmasının nedeni de bu değil mi?
Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika bu yüzden bir araya gelerek BRICS’i oluşturmadılar mı?
Amaç, hem ABD ile hem de ABD’nin önderliğindeki Batı blokuyla yarışabilmek, gerektiğinde de savaşabilmek… Bunu bilmeyen mi var?
Şanghay İşbirliği Örgütü ŞİÖ de öyle…
Ama zaten Rusya, arkasında BRICS ve ŞİÖ olmadan Ukrayna ve Kırım politikasında böylesine hızlı operasyonlarla istediği sonuca ulaşamazdı.
ABD ve AB ortak gücü de bu duruma seyirci kalmazdı. O da var. Bir şey yapamadılar.
***
Başkan Obama öfkeli ama çaresiz… Çaresizliğinin üzerini küçümseyici bir dille örtmeye çalışıyor.
Lahey’de Nükleer Güvenlik Zirvesi’nin ardından düzenlediği basın toplantısıyla G-7 Zirvesi’nde yaptığı konuşmalarda Obama’nın özellikle vurguladığı nokta, Rusya’nın Kırım’dan sonra daha ileri gidip gitmeyeceği konusuydu.
ABD Başkanı bundan endişeli; ancak çok da gerçekçi: “Rusya daha ileri giderse biz de yaptırımları genişletiriz” diyebildi sadece. Ve bunu birkaç kez yineledi. Hiç atıp tutmadı. Moskova, “Kırım’da duracağım, ileri gitmeyeceğim” dese sanki Batı memnun olacaktı.
***
En başta da Almanya… Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier Bild’e yaptığı açıklamada küresel sorunların çözümünün Rusya ile birlikte mümkün olduğunu söyledi.
Yani “Rusya yoksa çözüm de yok” demeye getirdi. Alman Bakana göre, yeni bir Soğuk Savaş istenmiyordu, Rusya’yla sıkı temas halinde kalınması gerekliydi.
Bu arada Savunma Bakanı Ursula von der Leyen’in Kırım krizi konusunda NATO’yu daha güçlü bir rol oynamaya çağırması da büyük tepki uyandırdı.
Leyen’e, partisi Hıristiyan Demokrat Birlik CDU’dan bile tepki geldi. Federal Meclis’in Dışişleri Komisyonu Başkanı CDU milletvekili Norbert Röttgen “Putin askeri harekâta girişti diye aynı tavır Batı’dan beklenmemeli” diye konuştu.
Sosyal Demokrat Parti SPD lideri Sigmar Gabriel ise Savunma Bakanı’na “Askeri seçeneği aklından bile geçirme” dedi. SPD’nin savunma uzmanı Rainer Arnold da “Ukrayna krizinin NATO savunmasıyla ilişkilendirilmesine” karşı çıkarak “Böyle bir izlenim uyandırılmasının bile yanlış olduğunu” kaydetti. Yeşiller Partisi de Leyen’i “düşüncesizlikle” suçladı.
***
İngilizlere ne demeli… Rusya’ya en ağır ekonomik yaptırımların uygulanmasını isteyenlerin başını çekenlerden biri İngiltere Başbakanı David Cameron değil mi?
Ama bakın, British Gas’a bağlı Centrica Energy, Rus enerji devi Gazprom’la al takke ver külah…
İngiliz enerji şirketi Rusya’dan 2,4 milyar metreküp doğalgaz satın almaya hazırlanıyor.
***
Cameron’a İsmet Paşa’nın tarihe geçen o ünlü sözüyle seslenmek gerek: Hadi canım sen de…