Ortadoğu’daki dengelerde meydana gelen gelişmelere ve değişmelere yetişmek, neler olup bittiğini izlemek ve anlamak giderek zorlaşıyor.
Örneğin, Suriye sorununda kartlar, sabah akşam hep yeniden karılıyor.
Ve kim kimden yana, kime karşı, kestirmek imkansız hale geliyor.
Yakın zamana kadar ABD, Esad’ın gitmesi konusunda böylesine ısrarcı değildi.
Ama sonra birdenbire, şimdi tam zamanıdır diyerek bastırmaya başladılar.
Clinton’ın yaptığı çağrıya bakar mısınız:
“Esad’a, gaddarlığını cesaretlendirecek siyasi ve ekonomik destek veren tüm ülkelere (Türkiye de dahil mi?) tarihin doğru tarafında yer almaları çağrısı yapıyoruz.” (DW/13.08)
Gaddarlık Esad’a özgü değil ki…
Ona bakarsanız Bush, Cheney ve Rumsfeld gaddarlıkta Esad’ı geride bırakır.
Afganistan’da ve Irak’ta yapılanlar belleklerdeki tazeliğini koruyor daha.
Sonra… Tarihin doğru tarafı neresi oluyor ki?
ABD’nin yanı mı?
Tarihin, doğru tarafı Washington istikametinde gösterdiği ne malum?
Tarihsel ilerlemenin yönü artık Batı değil de, Doğu olamaz mı?
x
ABD’nin, öyle aniden Esad’ın kellesini istemeye başlaması pek hayra alamet olmasa gerek.
Daha açığa çıkmamış, gündeme gelmemiş hesaplar var belki de.
Kartlar durmadan hep karılıyor ya…
Örneğin, “Ankara’dan Şam zirvesi” haberi, suyun yolunun ABD’nin istemediği yöne çevrildiğinin haberi mi acaba?
Önümüzdeki bir iki hafta içinde, olumlu yaklaşım gözlenirse Şam yönetiminde, uluslararası bir zirve düşünüyor Türkiye.
Suriye de çağrılabilir zirveye, ki gelsin o da derdini anlatsın. (Akşam/13.08)
Eğer Ankara böyle bir girişime gerçekten öncülük etmek istiyorsa ve bu konuda Esad’la da bir anlaşmaya vardıysa çok iyi.
İyi de, Washington’ın hızını kesen bir girişim olmaz mı bu?
Ya da, Washington böyle girişimlerin önünü kesmek istemez mi?
x
Peki, Irak Başbakanı Maliki’den tam da bu aşamada Esad’a destek gelmesine ne demeli?
Tüm Arap liderleri Esad’ı uyarırken Maliki Suriye muhalefetini eleştiriyor; “Devleti sabote etmeyin” diyor. (Hürriyet/13.08)
Buyurun bakalım…
İran ile arası çok iyi olan Irak lideri Maliki’nin bu çıkışı mevcut dengeleri ciddi biçimde sarsmaz mı?
Ortadoğu’daki ilişkilerin ne kadar kaygan bir zeminde kurulduğunu, bozulduğunu ve yeniden kurulduğunu bir kez daha göstermiş olmaz mı?
Maliki’nin zamanlamasına da dikkat!..
Hillary Clinton’ın, tüm ülkelere “Suriye ile bağları koparma çağrısı” yaptığı günde taş koymak denmez mi Maliki’nin yaptığına?
X
Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) Genel Koordinatörü Sedat Laçiner’in iddiası da ilginç. İddia şu: Türkiye, Suriye bataklığına saplansın diye İsrail pusuda bekliyor.
Laçiner diyor ki, “Eğer Türkiye son dönemde artan telkinlere kulak verip Suriye’ye karşı operasyonun en önünde yer alırsa, Suriye tüm yaşananların sorumlusu olarak Türkiye’yi görecek ve daha da kötüsü Araplar arasında taraf haline gelen Türkiye özellikle Filistin meselesi gibi konularda siyaset üstü öncü rolünü kaybetmiş olacak.” (STAR/11.08)
Hele bir de silahlı çatışmanın içine çekilebilirse…
Süngüsü düşmüş, sözü geçmeyen, ekonomik sorunlarla boğuşan bir Türkiye…
İsrail daha ne ister ki?
X
Suriye… Çok karmaşık bir denklem!
ABD, İsrail, Suudi Arabistan, Türkiye, Irak, İran, Mısır, Filistin, Lübnan…
Ve bu denklemin içinde ABD eski gücünü gösteremiyor; kontrolü kaçırıyor.
Peki, İsrail çılgınlık yapar mı?
Eylül’de bağımsız Filistin devletinin BM tarafından tanınmasının ardından, olabilir.
Çünkü İsrail “rüzgar eken, fırtına biçer” konumundadır…