Mavi Marmara Sonrası Türkiye-İsrail İlişkileri
Connect with us

3. Dünya

Mavi Marmara Sonrası Türkiye-İsrail İlişkileri

Yayınlandı

on

Birleşmiş Milletler’in aylardan beri beklenen “Mavi Marmara” raporu sonunda resmen açıklandı. Türkiye’nin beklentilerini karşılamaktan uzak olan rapora Türkiye’nin tepkisi sert oldu.

Dışişleri Bakanlığı’nda bir basın toplantısı düzenleyen Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, raporun hukuki kaygılardan çok siyasi kaygılarla kaleme alındığını ve Türkiye’nin İsrail’e yönelik politikalarında herhangi bir olumlu değişime neden olmayacağını açıkladı.

Davutoğlu, öncelikle 31 Mayıs 2010’da İsrail komandolarının uluslararası karasulardaki sivil Mavi Marma gemisine baskın yaparak birisi ABD vatandaşı olmak üzere 9 Türkü öldürdüğünü, 30 yolcuyu yaraladığını hatırlattı. İsrail’in bu tutumunun insan haklarına ve hukuka aykırı olduğunu belirten Dışişleri bakanı “İsrail yaptıklarının bedeli ödeyecek” dedi ve Türkiye’nin İsrail’e yönelik yaptırımlarını teker teker sıraladı:

  1. İsrail’le Türkiye arasındaki tüm askeri anlaşmalr dondurulacak.
  2. Diplomatik ilişkiler “ikinci katip” seviyesine düşürülecek.
  3. Türkiye Gazze’ye uygulanan insanlık dışı ablukaya karşı hareket edecek.
  4. Türkiye Doğu Akdeniz’de süyrüsefer serbestliği için çalışacak.
  5. Yerli ve yabancı aktivistlerin hakları uluslararası hukuk platformalarında aranacak

Türkiye’nin bu sert çıkışı sonrasında gergin olan Türkiye-İsrail ilişkileri şüphesiz çok daha gerildi. Bu gerilimin uluslararası kamuoyundaki yansıması maalesef Türkiye’nin beklediği gibi olmadı. Türkiye’nin destek beklediği Batılı devletlerden Türkiye’ye uyarı niteliğinde açıklamlar geldi.

Türkiye’nin yaptırım kararı sadece İran, Mısır ve Hamas gibi uluslararası sistemin marjinal ve dışlanmış aktörleri tarafından destek gördü. Sistemin önemli aktörleri sayabileceğimiz Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği üyesi devletler ise Türkiye’den ziyade İsrail’i sevindirecek tepkiler geldi.

Amerika Birleşik Devletleri’nde pek çok uzman Türkiye’nin attığı bu adımlarla uluslararası aktör ünvanını tehlikeye attığını dile getirirken, Avrupa basınında Türkiye’nin bu hamleleriyle radikalleştiği vurgulandı.

Türkiye’nin bu hamlelerinden kaygı duyguğunu açıkça dile getiren ABD, İngiltere ve Fransa; Türkiye’ye İsrail ile diyalog kurma çağrısı yaptı.

Türk medyası Batı’nın ve genel anlamda uluslararası kamuoyunun bu tutumunu görmezden gelerek “İsrail yalnızlaşıyor” yorumunda birleştiyse de ulusalararası kamuyounda yalnızlaşan İsrail değil İsrail komandolarının 9 vatandaşını öldürdüğü Türkiye oldu.

Türkiye’nin haklı olduğu böylesine bir davada bile Batı’dan istediği desteği görememesi ve adeta Batılı ülkelerce yalnız bırakılması Yahudi lobisinin başarısı olduğu kadar Türk Dış politikasının da bir başarısızlığıdır.

Önümüzdeki süreçte Türkiye’nin aldığı yaptırım kararlarının, özellikle “Yerli ve yabancı aktivistlerin haklarının uluslararası hukuk platformalarında aranması“nın başarıya ulşması için Türk dış politika ajanlarının Türkiye lehine kamuoyu oluşturması gerekmektedir. Aksi halde Türkiye 9 vatandaşını kaybettiği ve haklı olduğu bir davada kaybeden taraf olmaya mahkum olacaktır.

1988'de Adana'da doğdu. Uludağ Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler, Anadolu Üniversitesi'nde Medya ve İletişim öğrenimi gördü. 2011'de Olay TV'de dış haber editörü olarak gazeteciliğe başladı. 2014'te Al Jazeera Turk'e katıldı. Blog, makale ve haber dallarında 6 ödülü bulunuyor. Politik Akademi'nin genel koordinatörlüğünü üstleniyor.

Devamını Oku
Reklam
Yorum Yapmak İçin Tıklayın

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Copyright © 2022 Orbis Medya Bilgi ve İletişim Teknolojileri Ltd. Şti. Her hakkı saklıdır. Web sitemizdeki haber, makale ve içeriklerin her hakkı saklıdır. İçeriklerimizin izinsiz kullanımı halinde yasal işlem başlatılacaktır.