Evet, doğruydu, Suriye lideri Esad’ın konuşmasında yeni bir şey yoktu. En son geçen yılın yaz aylarında yaptığı konuşmada ve kasım ayında Rus basınına verdiği demeçte neler söylediyse, aşağı yukarı yine aynı şeyleri yinelemişti.
Bir fark, konuşmanın opera binasından yapılmasıydı. Opera binasında, alkışlar arasında, “Dünya Batı’dan ibaret değildir” diyordu Esad ve Rusya, Çin ile İran’a teşekkür ediyordu.
İkinci bir farksa Rus savaş gemilerinin Akdeniz’de olmasıydı. Gemiler Suriye’deki Tartus deniz üssünde tatbikat hazırlığı içindeydi. Bir yanda Rus denizcilere ev sahipliği, diğer yanda ulusa sesleniş konuşması…
Tabii ki Esad’ın çizdiği yol haritasında “Batı’ya ödün” anlamında bir değişiklik beklenmesi, bu durumda, çok anlamsız olurdu. Tersine, muhafazakâr İngiliz The Times’ın yorumladığı gibi, “Esad’ın meydan okuyan tavrı, rejimin henüz uçurumun kenarına gelmediğini” gösteriyordu. “Batı’nın Suriye’deki savaşın daha aylarca süreceğini hesaplaması gerektiğini” belirten İngiliz gazetesi “Esad’ı istifaya zorlamak için Rusya’nın desteklediği bir anlaşmaya ihtiyaç var” diyordu.
Rusya’nın resmi ağzından daha ses yoktu.
Ancak Ortadoğu İnceleme Merkezi adlı kuruluşun başkanından bir yorum geldi. Başkan Gumer İsayev, Suriye’deki savaşın durumunu “berabere” olarak değerlendirdi. Yani, Suriye’deki muhalefet belirgin bir başarı sağlayamamış, Libya’daki Bingazi benzeri bir direnişi örgütleyememiş, bir eylem merkezi oluşturamamıştı. Buna karşılık Esad rejimi de, bölük pörçük olmasına karşın isyancı gruplarla baş edememiş, terörist faaliyetlerin önüne geçememişti.
Moskova, Batı’ya karşı daha ne kadar Suriye’nin hamiliğini sürdürebilirdi, belli değildi. Çin ise görüşünü açıklamakta gecikmedi. Dışişleri Bakanlığı Sözcüzü Hong Lei hem Suriye hükümetine hem de muhalif güçlere ateşkesi sağlayıp şiddete son vererek, “siyasi geçişin yol haritasını çizmeleri” çağrısında bulundu.
Pekin, Suriye’nin muhalif güçlerini dışlamıyor ancak Şam’daki yönetimle masaya oturmasını şart koşuyordu. Hong Lei, Suriye halkının derin acılar yaşadığını belirterek acil çözüm istiyor ve her iki taraftan da yapıcı tutum beklendiğini bildiriyordu. Pekin’in Akdeniz’de deniz gücü yoktu ama dünya çapındaki ekonomik gücüne herkesten çok ABD muhtaçtı. Çin’de işler iyi gitmeliydi ki ABD ekonomisi toparlanabilsindi.
Suriye sorununun çözümüne, ortak çıkarlar doğrultusunda iki devin ortak yaklaşımının katkısı olamaz mıydı?
adam
13/01/2013 at 22:44
ne kadar önemli bir araştırma kurumusunuz belli ki ciddi araştırmalar yapıyorsunuz araştırmalarınız o kadar derin ki suriye liderinin adını dahi bilmiyorsunuz ESET