Türkiye’nin siyasal, kültürel ve ekonomik anlamda ciddi bir değişim/dönüşüm yaşadığına şahit oluyoruz. Türkiye hızla değişiyor, dönüşüyor. Bu süreçte toplumun hemen her kesiminden farklı sesler duyuyoruz, her kesimden insan değişime olan ihtiyacı ya da değişim sürecinde doğan kaygıları yüksek sesle ortaya koyuyor.
Ancak bu süreçte en fazla sesini duymamız gereken kurumlar olan üniversitelerden adeta çıt çıkmıyor. Üniversitelerin siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler, kamu yönetimi, sosyoloji ve benzeri kürsüleri adeta yaşanan süreci görmezden geliyor. Türkiye’de herkes konuşuyor, fakat en fazla konuşması gereken bilim insanlarından çıt çıkmıyor.
Türkiye’nin bu hali; Osmanlı’nın son, Cumhuriyetin ilk yıllarında yaşamış olan ünlü Türk filozofu Celal Yalnız’ın (Nam-ı diğer Sakallı Celal) şu sözünü akla getiriyor: “Bu ülkede ilgililer bilgisiz, bilgililer ilgisiz…”
Ne yazık ki, Celal Yalnız’ın da belirttiği gibi, Türkiye ilgililerin bilgisizliğinde, bilgililerin ilgisizliğinde sonu belli olmayan maceralara atılıyor.
Türkiye’nin önde gelen entelektüellerinden birisi olan Alev Alatlı da, Yeni Harman dergisinde yer alan bir mülakatta üniversitelerin suskunluğuna dair şunları söylüyor: “Türkiye’nin resmini altüst eden bu köklü değişim sürecini irdeleyen, tartışan, sorgulayan, sonuca dönük çıkarsamalara yönelen üniversite olmalıydı.” Oysa böyle olmadı: Türkiye’nin yaşadığı bu önemli süreçte üniversiteler sessiz kaldılar.
Ana muhalefet partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu da üniversitelerin içinde bulunduğu sessizlikten şikayetçi. Kemal Kılıçdaroğlu, referandum mitinglerinde “Bu ülkenin üniversiteleri var” diyor ve halka soruyor: “Peki, konuşan üniversite var mı?”
Maalesef, hayır…
Bugün konuşan bir tek üniversite, bir tek bilim insanı yok.
Yarınların Türkiye’sinin inşa edildiği bu süreçte üniversitelerin sessiz kalması oldukça kaygı verici ve üzerinde düşünülmesi gereken bir durum.
Anlaşılan; üniversiteler bilgi üretme, eğitim verme fonksiyonlarını yerine getiremedikleri gibi Türkiye’ye aydınlık bir gelecek vizyonu da çizmekten uzaklar.
Ne yazık ki günümüzde üniversiteler, bir kışladan daha az özgür ve bir kahvehaneden daha az tartışılabilir mekanlar haline gelmiş durumdalar.
Üniversitelerinin içinde bulunduğu bu vahim durumun sonuçlarını, korkarım ama çok kısa zaman sonrasında ağır bir şekilde görmeye başlayacağız. Bu süreç sonrasında kaybeden, toplumun o ya da bu kesimi değil, tüm Türkiye olacak!